1 Mayıs, sadece Enternasyonal’in belirlediği bir
tarih değil, tüm uluslararası gerçekliğe ait bir gündür. Sosyalistlerin,
komünistlerin ve tüm kurtuluşçu güçlerin ruhları birbirlerine karışır ve nihai
kavgaya doğru ilerleyen ordunun içinde cem olur.
Sonuçta bu tarih, işçi sınıfının birleşik cephesi
iddiasının mümkün hâle geldiği ve hiçbir çıkarın birbiriyle çatışmadığı bugüne
ait bir zorunluluğun pratiğe dönüştüğü bir gündür.
Bu uluslararası gün, birçok aracıyı davet eder.
Bugün Perulu işçiler, birleşik cephenin zaruri olduğunu görmektedirler, ayrıca
onlar, bu cephenin kurulması konusunda bir yığın imkâna sahiptirler. Son
zamanlarda hizipçi girişimlerde bulunulmuş, bu gibi çalışmaların anlaşılmasına
dönük adımlar atılmış, dahası, bu girişimlerin başarısızlıkla sonuçlanmasının
zaruri olduğu görülmüştür. Peru’da öncü işçi hareketinin altının oyulmasına ve
engellenmesine yönelik tehlike bu sayede savuşturulmuştur.
Bu öncülüğe katkım noktasında benim tavrım, her
zaman bu türden bir birleşik cephenin propagandasını yapmak ve herkesi bunun
için ikna etmek yönünde olagelmiştir. Bu noktada dünya krizinin tarihi ile
ilgili olarak verdiğim dersler hatırlanabilir. Direnişin ilk emareleriyle ve
kimi kadim dinî özgürlük hareketlerinin taşıdıkları endişelerle alakalı yorumlarımda,
eylemin verimliliği ve etkililiği konusunda sahip olduğum kuşkuları iletmiş,
Halk Üniversitesi’ndeki kürsüden şunu söylemiştim: “Bölünmek için henüz çok
azız. Ne etiketleri ne de isimleri mesele yapmalıyız.”
Sonrasında bu ve buna benzer sözleri yineleyip
durdum. Bıkıp usanmadan da yineleyeceğim. Bizde yeni yeni ortaya çıkan sınıf
hareketi, hâlâ çok sınırlı ve ufak, bu sebeple onu bölüp parçalamayı
düşünüyoruz. Oysa vaktimiz gelmeden önce bizim daha çok ortak iş yapmamız ve
daha çok işte ortaklaşmamız gerekiyor. Daha çok günü birlikte kucaklamak
zorundayız. Aynı şekilde bu, sosyalistlere, sendikacılara, komünistlere ve
kurtuluşçu güçlere de ait bir görevdir. Yenilenmeye yönelik tohumlar ekmeli,
sınıfsal fikirlerin gelişmesini sağlamalıyız. Tek yapmamız gereken, sarı
sendikaları ve sahte “temsilî kurumlar”ı işçi sınıfından uzak tutmaktır. Gerici
baskı yöntemlerine ve saldırılara karşı mücadele etmeliyiz. Kürsüyü, basını ve
işçi sınıfının örgütünü korumalıyız. Kölelerin ve yerli halkın intikamını almalıyız.
Nihai hedefimizse, bu türden tarihsel ve öncelikli görevlerin ifa edilmesi
suretiyle herkesin bizim yolumuzda bir araya gelmesini sağlamaktır.
Birleşik cephe, kişiliği ve cepheyi oluşturan
hiçbir bağlantı tarzını devre dışı bırakamaz. O, tüm öğretilerin tekil bir
öğreti dâhilinde karışıp birleşmesini ifade etmez, bilâkis cephe, kendine has,
pratiğe dönük bir birlik faaliyetidir. Birleşik cephe programı, tüm soyutlama
ve ütopyaların dışında, önemli gerçekler üzerinde durur. Birliği methetmek,
ideolojik kafa karışıklığını methetmek değildir. Birlik içinde herkes, kendi
bağlantılarını ve planlarını muhafaza edebilmelidir. Herkes, kendi inancına
göre çalışmalıdır. Fakat herkes, sınıfla dayanışma içerisinde, ortak düşmana
karşı savaşmalı, aynı devrimci irade ve ortak tutkuyla hareket edebilmelidir.
Birleşik bir cephe kurmak, somut bir sorun ve acil zorunluluk öncesinde ortak
bir davranışı paylaşmaktır. Cephe, hizmet edilen öğretinin veya öncülük
noktasında herkesin elde ettiği verili konumun terk edilmesi anlamına gelmez.
“İşçi sınıfının birliği” denilen bu muazzam ortaklaşmada muhtelif eğilimler ve
ideolojik farklılıklar kaçınılmazdır. Eğilimlerin ve grupların varlığı asla
kötü bir şey değildir; bilâkis, devrimci sürecin gelişkin olduğuna dair bir
işarettir. Önemli olan, bu grup ve eğilimlerin günün somut gerçekliğiyle ilgili
bildikleridir. Bu birliktelik, tam anlamıyla steril olamaz. Devrimci, kitlelere
yönelmedikçe, hatiplerin ezberci şikâyetlenmelerinden ve mızırdanmalarından
asla kurtulamaz. Mevcut kuvvetler, birbirlerini incitmek suretiyle vakitlerini
heba edeceklerine, düşmanın toplumsal düzenine ait kurumlarla, onun
adaletsizliğiyle ve işlediği suçlarıyla savaşmalıdırlar.
Artık bizi birleştiren bu tarihsel zeminin önemini
tüm öncülere ve yenilenme sürecinin tüm önderlerine hissettirmenin vaktidir.
Gazete, bize sayısız önemli örnek sunmaktadır. Germaine Berthon, çok kısa bir
zaman önce tanık olduğumuz, şaşırtıcı bir örnektir. Berthon, sosyalist Jean
Jaurés’i katleden beyaz terörün bir örgütleyicisini ve failini vuran bir
anarşistti. Devrimin içten, yüce ve asil ruhu, tüm teorik engelleri aşarak bu
tip çabaları idrak etmekte, onları saygıyla anmaktadır. Hayatı katı bir formül
içinde taşlaştırıp hareketsiz kılmak isteyenler, anlayış kıtlığı çeken övüngen
sekterlerdir.
Bize göre, işçi sınıfının
birleşik cephesi, sınıfın hasretle gerçekleşmesini beklediği en temel
düşüncedir. Kitleler, birlik talep etmektedirler. Kitlelerin arzusu inançtır.
Bu sebeple birliği oluşturacak müşterek ruh, yıpratıcı, çözücü ve kötümser
sesleri redde tabi tutmaktadır; kitlelerse kendilerine hitap eden iyimser,
sıcak ve genç bir ses duymak istemektedirler.
Jose Carlos Mariátegui
Lima
1 Mayıs 1924
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder