22 Kasım 2017

,

Hariri’nin İstifası


Hariri’nin İstifası: LKP ile Mülâkat
Her mahallede, her sokakta Lübnan başbakanı Saad Hariri’nin resimleri asılı. Resmin üzerinde ise Arapça “hepimiz seninleyiz” yazılı.
Geçen hafta Hariri’nin Suudi Arabistan eliyle gerçekleşen, şoke edici istifası ile İran ve Hizbullah karşıtı sözlü saldırılar ülke içerisinde gerilime yol açtı ve İsrail’e saldırı için bir bahane sundu. Bu hafta tüm Lübnan, ülkenin egemenliğini savunmak adına birleşti, herkes, Hariri’yi yabancı bir gücün elindeki bir tutsak olarak görüyor ve onun Suudi Arabistan’dan dönmesini istiyor.
Ne Değişti, Neden Değişti?
Bağımsız araştırmacı ve Lübnan Komünist Partisi üyesi Jana Nakhal ile 16 Kasım günü bu gelişmeler üzerinden bir araya geldik.
“Hariri 4 Kasım günü Lübnan başbakanı olarak gittiği Suudi Arabistan’dan istifa edince herkes şoke oldu. İsrail’in bomba atması, suikastlar, her şey mümkün hâle geldi. Bugün herkes, Lübnan’ın uluslararası güçlerin çatışacağı bir merkez hâline gelmesinden endişeli.”
Lübnan’daki zaten yönetilmesi güç olan politik sistemin istikrarsızlaşması gayet kolay. 1925’te Fransız sömürgecilerin kurduğu sistem, hükümet görevlerini ve meclis içi dağılımı tayin ediyor, esas olarak da farklı dini gruplara dayanıyor. Hariri Sünnileri, Aoun Hizbullah’la müttefik olan Hristiyanları temsil ediyor.
Ancak Nasrallah ve Aoun, Hariri’ye her daim muhalif olmalarına karşın, onu Suudilere karşı destekledi, Lübnan’ın egemenliğini savundu ve Hariri’nin serbest bırakılmasını talep etti. Aoun, başbakan Lübnan’a dönüp açıklama yapmadıkça, onun istifasını kabul etmeyeceğini söyledi. Aoun ve Nasrallah, ilkeli bir milli birlik talep etti, bunun üzerine halk çağrıya uyup yürüyüşler düzenledi.
Nakhal’a göre, “tek çözüm gerilimin sonlandırılması. Herkes bu sayede rahatlayacaktır. Her konuda Hizbullah’ı suçlamaya hazır olan Hariri’nin Gelecek Hareketi çatışma içerisine girse bile, ülke içerisinde herhangi bir çatışmaya tanık olunmayacak. Krizi Suudiler yarattı ve onu Riyad kaynaklı bir diplomasi sorununa dönüştürdü.”
Ülkedeki Birlik İsrail’i Saldırmaktan Vazgeçiriyor
Nakhal’a göre, “ülkedeki birlik İsrail’i saldırmaktan vazgeçiriyor. Zira gruplar arasındaki kavgaları İsrail, her daim saldırı için bir bahane olarak kullanmıştı. Örneğin 2006’da İsrail işgaline karşı tüm ülke, Hizbullah ve diğer direniş örgütleri etrafında birleşti. 2006’da İsrail’in ancak içeriden yenilebileceğini anladık.”
Nakhal, devamında “bugün saldırı yaşanmayacağını, İsrail’in kendi ajandasına uygun olarak saldırmak istediğini” söylüyor.
Ama hâlâ bazı tehlikeler varlığını koruyor. Örneğin Suudi Arabistan’ın Lübnan’a ekonomik abluka veya ekonomik boykot tatbik etmesi mümkün. Bu da Suudi Arabistan’da çalışan ve her yıl ortalama 4,5 milyar doları ülkeye gönderen 350.000 Lübnanlının canını acıtacak bir gelişme.
Suudiler Lübnan’ın Egemenliğine Saldırıyor
Suudiler, Lübnan’ın içişlerine neden bu kadar pervasızca ve açıktan müdahale edip onu İran’la karşı karşıya gelmek için bu küçük ülkeyi bir savaş sahası hâline getirdiler?
Washington’ın petrol zengini Ortadoğu’daki en önemli müşterilerinden biri olan Suudi Arabistan, Lübnan’ı egemen bir devlet değil, kendi çıkarlarının bir uzantısı olarak görüyor. Riyad, uzun zamandır hem Suudi hem Lübnan vatandaşı olan, Suudi Arabistan’da iş yapan Hariri’yi Lübnan’daki “adamı” olarak görüyor. Suudiler, Hariri geçen yıl Aoun ve Hizbullah’la koalisyon hükümeti kurduğunda çok kızdı, oysa 13 yıl içerisinde ulusal bütçe oluşturma ve ülkeye istikrar getirme imkânı bulan ilk hükümet bu hükümetti.
Lübnan ve İran arasında ilişkilerin ısındığına ve politik bir anlaşmanın tesis edildiğine dair son dönemde yaşanan gelişmeler Riyad’ı öfkelendirmeye yetti. Bunun üzerine Riyad, Hariri’yi ayağına çağırıp ondan istifa etmesini istedi.
23 Ağustos günü Hariri, İranlı yetkililere, Lübnan’ın karşı karşıya olduğu iki ana tehdidin, Suudilerin tespit ettiği gibi, Hizbullah ve İran değil, “İsrail ve terörizm” olduğunu söyledi.
3 Kasım günü Hariri, sonrasında Lübnan-İran ilişkilerinin “gayet iyi” olduğunu söyleyecek olan İranlı üst düzey danışman Ali Ekber Velayeti ile bir araya geldi.
Ertesi günse Velayeti ile Aoun buluştu. Tehran Times’a göre “Aoun, İran’ı bölgede istikrarı ve güvenliği tesis etme noktasında oynadığı rolü övgüyle andı ve iki ülke arasındaki bağların güçlendirilmesine çok büyük bir önem verdiğini söyledi.”
Nakhal’ın ifadesine göre, Hariri’nin İran kaynaklı terörizm tehdidine vurgu yapan eski lafları yinelediği istifa konuşması, son dönemdeki açıklamalarla çelişmekteydi. Bir gün önce İranlılarla bir araya gelen Hariri, ertesi gün İran’ın Lübnan’daki elini kesmekten söz ediyordu.
Suudiler, kendi hâkimiyet kurma girişimlerine karşı mücadele eden Yemenlilere (Husilere) yönelik Hizbullah desteğine şiddetle karşı çıkıyorlar. Suudi bombaları ve Amerikan silâhları yüzünden her gün yüzlerce insan ölüyor, bu ölümlere bir de açlık ve hastalık kaynaklı ölümler ekleniyor. Nakhal’a göre, Hizbullah’ın Yemen’e yardımı, Che Guevara ve Küba’nın ülke dışında kurtuluş mücadelelerine verdiği enternasyonalist desteğe benziyor.
Nakhal’ın da aktardığı biçimiyle, Hariri, 12 Kasım tarihli mülâkatında dilini değiştirdi. Lübnan’daki muhaliflerine karşı daha uzlaşmacı bir dile başvuran Hariri, Hizbullah’ın Yemen’e yaptığı yardımın “ana sorun” olduğunu söyledi. Burada Suudi çizgisinin revize edilmesi söz konusu. Mülâkatı Suudi Arabistan’da yapan, Hariri’nin partisine ait olan Gelecek TV. Hariri, mülâkatta tutsak olmadığını iddia etti ama bu iddia öylesine mantıksızdı ki Lübnan televizyonu mülâkat yayınını kesti.
Kısa süre önce Hariri, bağımsızlık günü olan 22 Kasım’da ülkeye döneceğini söyledi.
Hizbullah ve LKP’nin Direnişteki Rolü
ABD, “terörist” olarak gördüğü Hizbullah’a karşı kampanya yürütüyor. Nakhal ise “Hizbullah’ın Lübnan toplumunun ve politik sahnenin bir parçası olduğunu, ne vakit Lübnan’a saldırı düzenlense, onun direnişteki yerini aldığını” söylüyor.
Silâhlı birliklere sahip olan LKP de aynı direnişin parçası. Parti, 1975-90 arası dönemde yaşanan Lübnan İç Savaşı’nda Filistin halkını korumak için mücadele etti. Üyeleri, 2000’de 18 yıldır işgal altında bulunan Güney Lübnan’ı kurtarmak ve 2006’da İsrail işgaline son vermek için Hizbullah milisleriyle birlikte savaştı.
Son dönemde LKP, Suriye sınırında 120 kilometre uzunluğundaki Lübnan toprağını El-Kaide ve Nusra’dan kurtarmak için Lübnan Ordusu ve Hizbullah’la birlikte savaşın içerisinde yer aldı. Birleşik Lübnan güçleri, Mayıs’ta başarı kazanarak, bu toprakları dört yıllık işgal ardından, Hristiyan ve Sünni köylülere geri verdi.
Nakhal’a göre, bugün Lübnan başka önemli meselelerle karşı karşıya.
Tespitine göre, Suriye’deki savaş çiftçilerin ve Suriye’de ürünlerini satan, bu amaçla uzun zamandır Lübnan-Suriye sınırını geçip duran Bedevilerin hayatlarını ve ekonomisini mahvetti. Bu sınır savaş yüzünden uzun zamandır kapalı.
Lübnan’daki Suriyeli Mülteciler
Buna ek olarak, 4-5 milyonluk nüfusa sahip olan Lübnan’da bir milyonu aşkın Suriyeli mülteci var. “Ana sorun, Lübnan hükümetinin onlara hiç el atmaması ve bu insanların destek verme ve iltica hakkı bahşetme zorunluluğuna bağlı olarak mülteci statüsüne kavuşturulmamaları.” Bugün Suriyeli mülteciler, “geçici yerleştirilmiş bireyler” olarak kategorize ediliyorlar.
Suriyeli mültecilere yönelik yardımı sadece BM kurumları sağlıyor ve bu yardımlar, bağımlılık ilişkisini perçinleyecek bir şekilde dağıtılıyor. Lübnan’daki birçok Suriyeli çocuk okula gitmiyor, okuma-yazma bilmiyor.
Nakhal’ın tespitiyle, her sorun mülteci kaynaklıymış gibi değerlendiriliyor. Bu görüş, sınıf meselesinden bağımsız değil. Kimse zengin Suriyelilere öfkeli olduğunu söylemiyor. Tüm bunlar, Lübnan’daki mezhepçi politik sistemle ilişkili. Bu sistem sınıfsal ilişkileri maskeliyor. Örneğin “kentteki ve köydeki yoksullar çoğunlukla Şii.”
Mezhepçi Politik Sistemin Sürdürülmesi Mümkün Değil
LKP, insanları esas olarak dini topluluklara göre tarif etmeyi öne alan mezhepçi tarzı uygulayan bir yapı değil. Partinin üyeleri ve liderleri arasında ülkedeki tüm etnik ve dini gruplardan insanlar var. “Bize göre, mezhepçi yönetim tarzının sürdürülmesi mümkün değil. Bu sistem, kır ve kent yoksullarına pek bir şey sunmuyor. Bazı bölgelerde eğitim bile verilmiyor.”
LKP, bugün kadınlar, çiftçiler, işçiler, sendikalar, kooperatifler ve öğrenci hareketleri ile birlikte çalışma yürütüyor.
Joyce Chediac
22 Kasım 2017

0 Yorum: