İştirakiyyenin
Anlamı:
19. Yüzyılda
Arapların Sosyalizme Bakışı
Sosyalizm
sözcüğü Avrupa dillerinde görece yakın tarihlidir. İlk olarak Robert Owen’ın ve
Fourier’nin toplum hayatını yeniden düzenlemeye yönelik sistemlerini
adlandırmak üzere 1830’larda karşımıza çıkar. Ancak o zamandan bu yana terim
muhtelif anlamlar kazanmıştır ve artık konuşanın kastettiği anlamı kesin olarak
verebilmesi için önüne birtakım sıfatların eklenmesi gerekmektedir: demokratik
sosyalizm, nasyonal sosyalizm, Hıristiyan sosyalizmi, Fabyan sosyalizmi,
devrimci sosyalizm gibi. Sosyalizm iddiası taşıyan ideolojiler aşırı sağdan,
ılımlı bir işçiciliğe ya da toplumsal yaşamı tümden değiştirmek isteyen bir
devrimciliğe kadar çeşitlenebilmektedir.
Sosyalizm
sözcüğünün çağrışım çeşitliliği Arap dünyasında da mevcuttur. (İştirakiyye olarak
tercüme edilen) sosyalizm geniş bir içeriğe sahiptir. Örneğin 20. Yüzyılın ortalarında
terim Mısır’da solcularca, liberal anayasacılarca, Vefd, Kutla, Vatan partileri
ya da kripto-faşist Genç Mısır Partisi gibi partilerin üyelerince ayrım
gözetmeksizin kullanılmaktaydı.[1] Bilahare sözcüğün muhtelif çağrışımları
arasında anlam ayrımına gidilmesi gerekti. Örneğin Hz. Muhammed’in Medine’de
uyguladığı rejime de iştirakiyye deniliyordu. Bana kalırsa bu yorum en iyi
biçimde Şevki’nin şu dizelerinde ifade edilmiştir:
Ey Muhammed sen ki imamısın sosyalistlerin
Şu
müfrit insanlar ne derse desin.
Daha
sonraki yıllarda iştirakiyye, kastedilenin evrensel bilimsel sosyalizmin Arap
dünyasına uygulanışı mı yoksa Marksist olmayan bir Arap sosyalizmi mi olduğuna
bakılarak arabiyye sözcüğü ile beraber de kullanılmaya başladı. Daha yakın bir
zamanda Mısır Arap Cumhuriyeti anayasasının 1. maddesi Mısır’ın “demokratik
sosyalist” (iştiraki dimuqrati) bir
hükümet sistemine sahip olduğunu bildirmişti. Bu türden bir sosyalizm ekonomide
özelleştirmeyle ve ABD ordusu ile yapılacak askerî anlaşmalarla çatışır
görünmüyordu.
İştirakiyye
terimi, görüldüğü üzere Arapçada da diğer dillerde olduğu gibi muhtelif
gönderimleri olan bir içeriğe sahiptir. Anlaşılan o ki birkaç anlam katmanı
kazanmış olan terimin her bir anlamının ayrı tarihsel öncülleri ve kullanıcıya
göre değişen çağrışımları bulunmaktadır. Bu çalışma terimin bir arkeolojisini
sunmayı amaçlıyor.
Etimoloji: İslamî Köken
Kahire’deki
Arap Dili Akademisi 1934 yılında Arapçada ‘kapalı t’ denen müenneslik
(dişillik) işaretini taşıyan nesep ekinin (-iyye) bir köke eklenmesiyle yeni
bir sözcük gövdesinin türetilebildiğini tasdik ediyordu; buna göre cumhuriyye hükümet biçimi cumhuriyet
olan bir ülkeyi, iştirakiyye ise iştirakı (yani ortaklığı) yaymak
isteyenlerin teorisini ve bu teorinin pratiğe geçtiği bir toplum biçimini
kastediyordu.[2] Bu türden sözcük türetimi yeni olsa da iştirakiyyenin ş-r-k biçimindeki kökü eskiye dayanır.
Bu eylem kökü ortaklık düşüncesiyle ilgili muhtelif anlamları işaret edebilir:
çok tanrıcılık, çok eşlilik, şirket, Aşai Rabbani Ayini gibi.[3] Tacu’l-Arus ve Lisânu’l Arab gibi eski Arapça sözlüklerde iki farklı örneğe
rastlanır. Bunlardan ilki bir hadistir: “İnsanlar suda, ateşte ve toprakta
ortaktır.” İkinci örnekse Emevi halifesi Ömer bin Abdülaziz’in Yemenlilerin
toprağı ortaklaşa sahiplendiklerine dair aktardıklarıdır.[4]
Ş-r-k
kökü, Arap yarımadasında İslam’dan önce de mevcuttur. İki olası anlamı vardır:
olumsuz bir çağrışımla çoktanrılılığa, olumlu bir çağrışımla ise bir tür doğa
yasası olarak, hayatın su, ateş, toprak (barınak) gibi müşterek ihtiyaçları
üzerinde ortak mülkiyete işaret eder. Ortak mülkiyet fikri İslam öncesi dönemde
Yemen’de mülkiyet haklarının yasal düzenlenişinde de görülebilir. Hicret’ten
sonra bir tür ortak mülkiyetin ve toplumsal servetin müşterek harcanmasının
Mekkelilerle Ensar arasında yaşama geçirildiği görülür.
Yedinci
yüzyıl gibi erken bir dönemde ş-r-k kökünün ortaklaşma ile ilişkilendirildiği
anlaşılıyor. Ne var ki terimin Peygamber’in önayak olduğu düzene atıfta bulunan
olumlu çağrışımlarının Avrupa sosyalizmi ile ilk karşılaşmaların yaşandığı 19.
yüzyıl itibariyle değişmeye başladığını görüyoruz.
İlk Karşılaşmalar
Avrupa’da
yeni filizlenmeye başlayan sosyalist düşünce ile Osmanlı İmparatorluğu’nun
tanışması oldukça erken bir döneme rastlar. 1845 gibi erken bir tarihte İzmir
valisi bir İngiliz ziyaretçisine el koyduğu bir belgeyi gösterir, belge “yakın tarihte
Paris’te basılmış sosyalist bir bildiri”dir.[5] Üç yıl sonra 1848 Devrimi’nin
ardından gelen baskıdan kaçarak İstanbul’a gelmiş bir Macar, açtığı kitabevi
kanalıyla, Genç Osmanlılara “Avrupa’da çıkan en son bilimsel incelemeleri ve
siyasal broşürleri temin etmektedir”.[6]
Bu
temaslar her ne kadar sınırlı olsalar da 1861 basımı bir İngilizce-Türkçe
sözlükte madde başı olarak sosyalizmin yer almasını gerekli kılacak
önemdedirler. Bu, sosyalizmin (iştirak-i
emwal - malların ortaklığı) tanımlanmasında eylem kökenli bir ad olan iştirak
sözcüğünün ilk kez kullanıldığı örnektir Türkçede.[7]
1848
devrimlerinin Arap zihninde çok yankı bulmadığı anlaşılıyor. 1848 yılında
Paris’te Saint Michel Bulvarı, 97 numaradaki Mısır askerî misyonunda ikamet
etmekte olan müstakbel tarihçi ve roman yazarı Mübarek Ali Paşa büyük oranda
otobiyografik olan ve esasen Fransız âdetlerinin anlatıldığı romanı Alameddin’de Haziran günlerinden hiç söz
etmez. Askerî misyonun diğer üyeleri de kelimenin tam anlamıyla kapılarının
önünde cereyan eden olaylarla ilgili olarak aynı biçimde suskundurlar.[8]
Mısır’a Paris’ten gönderilen bilgi notlarında sosyalizm bahsi hiç geçmez. Mısır
ile Osmanlı arasındaki karşılıklı şüphelere binaen Avrupa’daki karışıklıklara
dair haberleri de içeren Osmanlı basınının Mısır’da dikkatle incelendiği
düşünüldüğünde bu durum oldukça tuhaftır. Şu halde, Paris misyonu üyelerinin
sansür korkusuyla -nihayetinde söz konusu olan bir askerî misyondu- siyasi
gelişmelerden söz etmekte isteksiz oldukları varsayılsa bile, Kahire’de 1848
olaylarına dair Türklerin bildirdiklerinden bir şekilde söz ediliyor olması
beklenirdi. Yine de büyük bir sessizlikle karşı karşıyayız; üstelik bütün bu
sessizlik Saint-Simoncuların yaşamak için seçtikleri bir ülkede cereyan ediyor.
1848
devrimleri, adı ironik bir biçimde al-Moubacher:
Le Porteur de Bonnes Nouvelles (Mübaşir: İyi Haberler Ulağı) olan ve Arapça
yayınlanan Fransız Cezayir’i menşeli gazetenin 30 Haziran 1849 tarihli
nüshasında ancak üstünkörü bir şekilde anılıyordu. Bu tarih olaylar yatıştıktan
tam bir yıl sonrasıydı ve haberde hâlâ devrimciler “şer ehli” olarak anılıyor
ve “Paris ve Lyon’da fesat çıkarmakla” suçlanıyorlardı. 1848 devrimlerine yapılan
üstünkörü gönderimler ve sosyalizmden hiç söz edilmeyişi bu örnekte cehaletle açıklanamaz.
Cezayir 1848 yılında bir Fransız sömürgesiydi ve Le Porteur de Bonnes Nouvelles devrimden önce idari genelgeleri ve
resmi ziyaretleri haberleştirirken hiç sorun yaşamıyordu.
1871 Paris Komünü
1848
devrimlerine ilişkin haberlerin nispeten ihmal edilişi Arapçada sosyalizmin ele
alınmasını 19. yüzyılın ilk yarısı boyunca engellemiş gibi görünüyor. Ne var ki
bu ihmal 1871 Paris Komünü’nün basında geniş yer bulmasıyla giderilmiştir. Arap
basınında Komün’le ilgili yayınlanan haberler Arap yazarlarını Fransa’da
savaşan unsurların ideolojisi üzerine kafa yormaya ve bir fikir olarak
sosyalizmin içeriğini daha belirgin biçimde tartışmaya itmiştir.
1848
devrimleri ihmal edilirken Komün’e basında nispeten daha geniş yer ayrılması
kanımca iki nedene dayanıyor.
Birincisi,
1860’lardan önce bağımsız bir Arap haberciliğinden söz etmek mümkün değildi.
İlk olarak Napolyoncu kampanyanın akim kalmış yayını Tenbih vardı, onu 1828’de yayına başlayan ve dış haberlerden ziyade
yasa ve kararnameleri içeren el-Vaka’i el
Misriyye takip etti. Dış haberler, düzenli olmamakla birlikte, 1860’lardan
sonra[9] üç gazetede verilmeye başlandı: Vadi
el-Nil 1866’da Kahire’de yayınlanan Le
Nil’in Arapça versiyonu idi. Fransızca orijinali gibi o da verdiği
haberleri Avrupa gazetelerinden yapılan çevirilere ve yine Avrupa’dan gelen
telgraflara dayandırıyordu. Her iki gazete de yeni filizlenmekte olan
milliyetçi siyasette etkindi. Nitekim, Nubar Paşa anılarında Le Nil’in Fransız yazarlarından “ces messieurs les meneurs” diyerek söz
eder;[10] gazetenin editörünün Louis Blanc’ın 1848’den sonra Fransa’dan
sürülmüş olan kardeşi Charles Blanc olduğu düşünülürse şaşırtıcı bir suçlama
sayılmaz bu. Charles Blanc Kahire’de sosyalizme aşina yegâne kişi değildi;
1869’da Süveyş Kanalının açılışını haberleştirmek üzere görevlendirilen Le Siècle’ın dış haberler muhabiri bir
Garibaldiciydi.[11] Charles Blanc’ın ya da 1869’da Le Siècle için çalışan Louise Colet’nin Mısırlı gazeteci ve
aydınlar üzerinde etkili olup olmadıkları konusunda ancak tahminde bulunulabilir.
Vadiyyü’n-Nil Komün’ün kuruluşuna
denk gelen günlerde, 1871’in Mart ayında yayınına son verdi. Bu nedenle
sosyalist fikirlerle ilgili tartışmalar noktasında kısıtlı bir içeriğe sahip
olduğu söylenebilir. Editörü Ebussuud Abdullah Efendi, Tahtavi’nin öğrencisiydi
ve Mübarek Ali Paşa ile teşriki mesai içindeydi. Ebussuud Fransızcadan
çeviriler yapıyor ve çeviri bölümünü bizzat idare ediyordu. Buradan yola
çıkarak Fransa’da o tarihte mevcut olan entelektüel akımlarla temas etmiş
olduğu tahmin edilebilir. Vadiyyü’n-Nil’de
yazdığı başyazılardan onun Paris’in topografyasına olduğu kadar Fransa’nın
siyasi güçlerine de aşina olduğu anlaşılmaktadır. Doğu Akdeniz ve Mısır’a
batıdan gelen fikirlerin aktarılmasında önemli rolü olan bir ailenin üyesi olan
Salim Bustani’nin sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu bir başka haftalık
gazete, Beyrut’ta Cinan adıyla
yayınlanıyordu.
Komün
iktidarı boyunca da yayınlanmış olan Cinan
haber ve makalelerini muhtelif kaynaklardan temin ediyordu: Londra menşeli The Times, Versaillais gazetesi La Situation ve Komünarların sesi Le Cri du Peuple. Üçüncü bir gazete de
İstanbul’da Ahmed Faris Şidiyaq adındaki bir Suriye-Lübnanlı tarafından
çıkarılıyordu: Cevayib (Haberler).
Hourani’ye göre: “Cevayib, gerçekten
de kayda değer ilk Arapça gazetedir, ilk kez Arapça yayınlanan bir gazete
Arapçanın konuşulduğu her yere dağıtılmakta ve dünya siyasetindeki meseleleri
ele almaktadır […]”. Hourani, C.M. Doughty’nin bu hususta şunları söylediğini
aktarıyor: “[…] gazete Arapçanın kullanıldığı bütün ülkelerde mevcut. Bombay’da
Necd emirliğinin ticaret evlerinde bile buldum.”[12] Cevayib’in editörünün 1848 yılında Yeni Ahit’in çevirisine yardım
etmek üzere İngiltere’de bulunduğunu ve onun Paris Komünü günlerinde cari olan
fikirlere dair oluşturduğu kanaatin büyük ölçüde Elçilerin İşleri’nde tariflenen ilkel komünizmle ilgili
kavrayışından nasiplendiğini biliyoruz.
Sosyalist
fikirlerin Avrupa’da olduğu gibi Arap dünyasında da tartışılmaya başlanmasının
ilk nedeni bir takım Arapça süreli yayınların 1860’larda ortaya çıkışıdır.
İkinci neden ise kanımca Paris olaylarının Fransa-Prusya savaşı tırmanırken
cereyan etmiş olmasıdır. Savaş hakkında, Paris’te olan bitene değinmeden haber
yapmak zordu. Komün’e ilişkin bazı haberler bu nedenle zorunlu olarak
veriliyordu ve bu haberlerde olayların başkişilerini harekete geçiren
fikirlerin de sunulması bir zorunluluk arz ediyordu.
Salim
Bustani’nin gazetesi Cinan, Komün’ün
ilanına öngelen Fransa-Prusya savaşına dair haberleri Londra’da yayınlanan Times’dan alıntılıyordu. Dolayısıyla
savaş haberleri çeviri idi ve hassaten Cinan
okurlarının aşina oldukları bir konuya ilişkindi. İki askerî güç savaşıyor ve
yenilen tarafta bir hükümet değişikliği yaşanıyordu. Salim Bustani bir noktada
haber çevirisi yapmayı bırakıp hulasa
siyasiyye (siyasi özet) başlıklı köşesinde Komün’ü ve olan biteni
yorumlamaya başlamıştı:
“Paris’in aralarında
ayaktakımından da hayli kimsenin bulunduğu kimi sakinlerini itaatsizliğe iten
neden, rahatlıktan yoksun bulunmalarıydı. Bu insanlar, barışın ve düzenin
ortadan kaldırılmasını kışkırtıp mevcut hükümeti ve ondan yana olan meclisi
lağvetme işinde sadece kızıl parti diye adlandırılan devrimci partiden destek
gördüler. Bunlar birleştiler ve refahta ortaklık (iştirak) talep eden kızıllar
diye anılır oldular. Bunlar bir hayli celallendiler ve Montmartre’daki toplara
el koydular […] Maksatları bir komün (kentsel birlik, cemiyye belediyye) vs. teşkil etmekti.”[13]
Bustani,
açık komünar-karşıtı fikirlerine rağmen devrimin sempatizanı olan kaynaklardan
beslenen yegâne Arap gazeteciydi. Journal
Official, cemiyye belediyenin
lehine olarak çevrilmişti, Jules Valles’nin Le
Cri du Peuple’i ise Bustani’ye devrimi tarif edip Komün’ü şehir meclisi
olarak andığı makalesi için gereken malzemeyi sağlıyordu.
Şurası
yeterince açık görünüyor ki Bustani’nin 1871 olaylarını tariflerken kullandığı
terminoloji net değil. Kesinlikten yoksunluk, benzer biçimde Bustani sosyalizm
sözcüğünü çevirirken değil belki ama Arap okurlar için sözcüğün içeriğini
aktarırken de karşımıza çıkıyor. Nitekim Louis Blanc’tan “ılımlı olmayan
cumhuriyetçi parti”nin (hizbu’l
cumhuriyye gayru’l mu’tedile) lideri olarak söz ediliyor.[14] Cinan’da yayınlanan -bu kez Bustani’nin
ortağı Antun Sabbağ tarafından yazılmış- başka bir başyazı sosyalist partiyi
“para ve mülkte genel ortaklık partisi” (hizbu’l-iştiraku’l
‘amm fil mel vel emlak) olarak anıyor.[15] Her iki başyazı da Fransız
siyasetine aşina olunduğunun göstergesi ve her ikisinde de iştirak sözcüğü
sosyalizmi tanımlamakta kullanılıyor.
Vadiyyü’n-Nil’deki
makaleler de yabancı basına dayanıyor ancak bunların kaynağı daha ziyade Le Nil. Vadiyyü’n-Nil’in editörü Ebussuud tereddüt içinde gibi görünüyor.
Nitekim, Komün’e (üstü örtülü de olsa) taraftar olan makaleleri çeviriyor. Bu
tercihin anlamı bilhassa komünarların görüşlerini Parislilerin çoğunluğunun
görüşleri olarak andığında açığa çıkıyor: “ünlü şehrin halk hükümetine meyyal
olan sakinleri”.[16]
Yine
de Ebussuud, hiçbir yerde komünarların görüşlerini anlatmaya, hatta onlara
gönderimde bulunmaya kalkışmıyor. Nitekim Paris’te yaşanan askerî hareketliliğe
dair detaylı bir anlatım olduğu halde siyasi fikirlere yapılan yegâne
gönderimde seçim için yarışan partiler “ılımlı cumhuriyetçiler, durumu eskiden
olduğu haliyle korumak isteyen muhafazakârlar” vs. biçiminde tanımlanıyor.
Başka bir sayıda meclis adayları “meşruiyetçiler, cumhuriyetçiler ve ılımlılar”
diye anılıyor.[17] Sosyalistlerden söz edilmemesi göze çarpıyor; üstelik Louis
Blanc’ın sürgündeki kardeşinin yazdığı makalelerin çevirisine dayanan bir
gazete bu.
Üçüncü
bir gazete ise Komün’e ve sosyalistlere yönelik tutumunda çok daha net. Sözünü
ettiğimiz gazete Ahmed Faris Şidiyaq’ın İstanbul’da yayınladığı Cevayib gazetesi. Cevayib, Komün’ün amacı ve ideolojisine dair tartışmaları karşıt
bir yerden de olsa içeren tek Arap gazetesi oluyor.
Cevayib’de yer
alan haberler Reuters ajansına
dayanıyor, bunları Şidiyaq çevirip yorumluyor. Komün ortaya çıkınca Şidiyaq
Paris ayaklanmasının Fransa’nın Almanlarca işgaline karşı direnişi ile ilgili
haberlerden daha önemli olduğu çıkarımında bulunuyor:
“Kızıl cumhuriyetçilerle
hükümet arasında yaşanan çarpışmalar bizim için Fransız askerleri ile Alman
askerleri arasında Paris kuşatması sırasında yaşanan çarpışmalardan daha
önemli.”[18]
29
Mart tarihli başyazıda Cevayib’in
editörü Salim Şidiyaq Efendi, “bu parti”nin üyelerinin “zenginlerin evlerini,
dükkânlarını ve hükümet binalarını” ele geçirdiğini anlatıyor. Talepleri “mülk
sahiplerinin mülkünü paylaşmak (müşareket
un-nas zuw’il emlak fi emlakihim) ve mülkte ortaklık anlamına gelen bir
komün kurmak”tır.[19]
Şidiyaq’ın
makaleleri arasında belki de en şaşırtıcı olan Komün’ün Lyon ve Marsilya’ya
yayılışını anlattığıdır. Komünarların doktrini makalede “ortaklık yolu” (tarikatu’l iştirak) olarak çevrilmiştir;
bu, bugünkü ‘iştirakiyyeye en yakın ifadedir. Bu makalede Garibaldi’nin oğlunun
‘République Sociale’in (cumhuriyye ‘umumiyye) kurulması için
verilen kavgada yer aldığı haber verilir ve Komünarların Enternasyonal’le olan
ilişkisi aktarılır:
“Enternasyonal kelimesinin
beynelmilel demek olduğunu söylemiştim. Bununla kastedilen onların bütün
uluslara birden ırk ya da doktrin farkı olmadan sadık olduklarıdır ancak bu
birliğin üyeleri sadece zanaatkârlar ve işçilerdir. Biraraya gelmeleri kendi
çıkarları için, kraliyetler karşısında konumlarını güçlendirmek içindir.”[20]
Makalenin
en ilginç kısmı sosyalist fikirlerin Arap okuyucu için çevrilmeye çalışıldığı
yerlerdir. Sosyalizm, Elçilerin İşleri’nin
(dördüncü bölüm) örneği izlenerek mülkte ortaklaşmak olarak anılır. Ardından Elçilerin İşleri’nde geçen Hananya’nın
hikâyesi detaylıca aktarılır.[21] Sosyalizm ve -İslam olmasa da- din arasında
kurulan bu bağ Arapların sosyalizm algısının sabit bir özelliği olmuştur hep.
Yukarıdaki alıntılardan Arap gazetecilerin ikilemini anlamak kolaydır.
Fransızların iç meselesi olarak Komün’e karşı nesnel bir konum alıp yanısıra
her devrimin ardından gelen bir durumu tekrarlayarak normal yaşamı sekteye
uğratması ve mülkü tahrip etmesi kınanmalı mı, yoksa devrimin nasıl sonuçlar
doğurduğuna bakılmadan eliştirak fil-emwal
(malda ortaklık) eleştirilmeli mi? Belki de sadece Şidiyaq geçmişe atıfta
bulunarak buna bir çözüm bulmuş oldu. Böylece Şidiyaq artık kanlı mücadelenin,
ortadaki fikirlere ilişkin konum almaksızın, sadece fitnenin anlatımına
girişebilirdi. Bu olanlar Hıristiyanlara hastı ve onların tarihlerindeki
vakalarla ilgiliydi.
Yine
de Şidiyaq’ın konumu Komün’ün yorumlanmasında İslam’ın bilinçli bir yapısöküme
uğratılmasına dayanır. İslam’dan söz etmeyerek iştirak sözcüğünü bizim daha
önce bu metinde göstermeye çalıştığımız gibi İslamî içeriğe sahip ş-r-k köküne
bağlamayı da ihmal etmiş olur.
Tarihte İştirakiyye
Eğer
Komün’e dair mevcut değerlendirmelerde Arap okuyucu için sosyalizmin
yorumlanmasında zorlanılmışsa bu, gazetecilerin cehaletinden değildir. Yabancı
kaynaklara Arapların 1870’lerin başlarında düzenli olarak ulaşabildikleri
anlaşılıyor. Ayrıca, Arap gazeteciler ya 1848 mültecileri ya kendilerinin
çıktıkları dış geziler ya da örneğin Kahire’dekiler gibi sosyalist fikirler
serdeden yabancı gazeteciler yolu ile sosyalist fikirlere kısmen aşina idiler.
Sosyalizm konuşmak yönündeki gönülsüzlük ya da sosyalist fikirleri
Hıristiyanlık geçmişine nispet etmek siyasi bir tartışmadan kaçınmanın
göstergesi gibi duruyor. Komün geçmişte kaldıktan itibaren artık bu konular
rahatça konuşulabilir olmuştu; Arapların kendi geçmişleriyle doğrudan ilintili
olanlar bile. Bunun en iyi örneğini Muqtataf’ta
ve eski bir ansiklopedi olan Kitab
Da’iratu’l Ma’arif’te görüyoruz.
Bustani’nin
bu ansiklopedisinin 1878 tarihli cildinde ‘hemze’ harfinde iştirakiyye olmasa
da iştirakle ilgili bir maddeye rastlıyoruz. Ne var ki bu maddede sosyalizm bir
kez bile anılmıyor. İştirakiyye terimine ilişkin bir açıklama görmek için
1898’de yayınlanan cildin, ‘S’ harfindeki ‘sosyalizm’ maddesine bakmamız
gerekiyor. Orada ilk kez iştirakiyye sosyalizm sözcüğünün çevirisi olarak,
parantez içinde veriliyor. Bustani, bu makalede sosyalizmin Avrupa’daki
köklerini tartışırken bu kökleri felsefe ve dine bağlıyor. Bunun örneğini
Platon’un Devlet’ini ve ardından
Esseni doktrinlerini ve öğretileri batıni olmakla beraber malda ortak olan ilk
Hıristiyan tarikatlarını andığı bölümlerde görmek mümkün. Sosyalizmin kökleri
oradan da Ortaçağ topluluklarına, Reform’a ve Thomas More’un Ütopya’sına bağlanıyor.
Bustani’nin
makalesi daha sonra Larousse’un Babeuf, Saint Simon, Owen, Fourier, Louis
Blanc, Marx ve Proudhon ile ilgili maddelerindeki yapıyı takip ediyor. Bustani,
muhtelif sosyalizm okullarının adlarını anmakla beraber öğretileri arasında
ayrıma gitmiyor: Nihilistler (‘ademiyyun),
Anarşistler (fewdewiyyun), “kızıllar”
olarak da andığı Komünistler (‘ammiyyun)
ve Carbonari (fehhemin). Daha
önemlisi, Bustani her ne kadar sosyalizme karşı eleştirel bir tutum benimsese
de Arapların kabile tarihinde de sosyalist eğilimlerin varlığını teslim ediyor.
Daha yalıtık haldeki kabilelerdeki lidersizliği Bustani fewdewiyye (anarşizm) olarak anıyor.[22]
Muqtataf’taki
makalelerinde Bustani sosyalizm eleştirisinde daha haşin davranıyor. Nitekim
1890’da sosyalizm karşıt iddialarını şöyle ortaya koyuyor: “bu düşünce ilk
başta yoksulların zenginlerin servetinden pay almaları gerektiğini savunduğu
için faydalı gelebilir ama bunda bir adaletsizlik var, zira bu paylaşım bir yaz
bulutu kadar geçicidir […] sosyalist ilkeler nasıl sunulursa sunulsun
zararlıdır.”[23]
Dört
yıl sonra Muqtataf’da el-İştirakiyyun wel Fewdewiyyun (Sosyalistler
ve Anarşistler) adlı bir makale yayınlanır. Makalede açıkça “İştirakiyye(nin)
İngilizce sosyalizm sözcüğünün Arapçaya uyarlanmış hali” olduğu belirtilir.
Daha sonra Bustani, daha önceki makalelerindeki görüşleri göz önüne alındığında
şaşırtıcı olarak, iştirakiyye sözcüğünün ‘iştirak’la yani ortaklıkla ilgisi
olmadığını iddia eder. Ona göre bu terim Komün’ün bir tarifini verir yalnızca.
Sosyalizmin terim olarak Robert Owen tarafından ortaya atıldığını ve toplumun
“yoksulluğun ve ıstırapların herkes dünyanın nimetlerinden nasibini alsın diye
ortadan kaldırılması için” reforma uğratılmasını anlattığını söyler
Bustani.[24] Sosyalizm teriminin devrimci yönünün vurgulanmasından toplumsal
reformcu yönünün vurgulanmasına doğru açık bir kayma olduğu görülür burada.
Ayrıca Arapların sosyalizme ilişkin söyleminde ilk kez olmak üzere sosyalizm ve
komünizm arasında bir ayrıma gidilir. Sosyalizm terimi 19. yüzyılın sonları
itibariyle ehlileştirilmiştir. Şiddet ve devrimcilik çağrıştıran anlamlarından
arındırılmıştır. Yine de bilahare sosyalizm terimi biraz da -ilk Hıristiyanlar
ya da Müslümanlar özelinde dinî bir renkle aşılanarak ideolojileri en ılımlı
toplumsal reformculuktan en şiddetli devrimciliğe kadar değişen birçok farklı
grup tarafından kullanılabilir olmuştur.
Sosyalizm
fikri Osmanlı İmparatorluğu’na 1848 olaylarının ertesinde ulaştı. 1848’den
itibaren yarım yüzyıl boyunca Osmanlı ve Arap aydınları sözcüğün anlamsal
çağrışımları üzerinde uzlaşmaya çalıştılar. 19. yüzyılın son çeyreğinde Arapça
yayınlanan gazete ve dergilerde Avrupa’daki olaylar serbestçe tartışılıyor ve
bu olaylar sırasında dolaşımda olan fikirler açıklanıyordu. Sosyalizm hususunda
ise anlaşıldığı kadarıyla Arap okuyucu için terimin çevirisi muhtelif katmanlar
içeriyordu.
İlk
anlamsal çağrışım devrimle, kanlı çatışmalarla, huzursuzluk ve yaşamların ve
mülklerin yitirilmesiyle ilişkiliydi. Olumsuz bir çağrışımdı bu.
İkincisi
de aynı oranda olumsuzdu. Sosyalizm Avrupa’ya ait bir kavram olarak
görülüyordu; onu icat edenin Hıristiyanlar olduğu düşünülüyor ve onlara has
olmaklığı nedeniyle göz ardı ediliyordu. Böylece Arap aydın için sosyalizm
sadece bir seyir konusu haline geliyordu.
Üçüncü
çağrışım ise sosyalizmi Arapların hem İslamî hem de hatta İslam öncesi geçmişine
bağlıyordu. Bu çağrışım ş-r-k eylem köküne dayalı bir neolojizmin kullanımından
türüyordu. Bu kök Yemen’de İslam öncesi çağda toprağın ortakça bölüşülmesine ve
İslam’ın ilk yıllarında Peygamber’in sünneti uyarınca insanların yaşamın tüm
ihtiyaçlarında eşit haklara sahip olmasına işaret ediyordu. Her ne kadar bu
çağrışım olumlu ise de bir mukavele sorununa ya da temel toplum düzeyinde bir
Arap ‘doğal yasa’sına işaret ediyor. 19. yüzyıldaki sosyalizme ilişkin Arap
söyleminin hiçbir yerinde Hz. Ali’nin toplumsal adaletsizliklerle ilgili beyanlarına
ya da Karmatîlerin 9. yüzyılda kurdukları sisteme gönderimde bulunulmamış
olması ilginçtir. Nihayet, 19. yüzyılın sonunda, Komün’ün yenilgisinden uzun
zaman sonra, sosyalizmin tarihsel içeriğini boşaltmak için son bir hamle daha
yapılmıştır. Devrimci sosyalizm “Komün” ya da enternasyonal diye anılırken
sosyalizm toplumsal reforma indirgenmiştir. İlk çevirileri Bustani tarafından
kullanılmış olan ve devrimci sosyalizm yerine kullanılan bu iki terim, çeviri
yerine doğrudan doğruya aktarılmalarından da anlaşılacağı gibi, devrimci
sosyalizmin içeriğinin Avrupa’da geçmişte yaşanmış bir takım olaylara
indirgenmesi girişimini haber veriyor.
19. yüzyılın sonunda iştirakiyye terimi Arapçada
sosyalizm yerine kullanılıyordu, onun kolektifliğini ve devrimciliğini
yansıtmıyor olsa da.
Murad
Mecdi Vehbi
İştirakî dergisi
Sayı. 9, s. 69-76.
[Kaynak: “The Meaning of Ishtirakiyah:
Arab Perceptions of Socialism in the Nineteenth Century.” Alif: Journal of Comparative Poetics, Sayı 10 (1990): s. 42-55. Yazardan
izin alınarak çevrilip yayımlanmıştır.]
Dipnotlar
[1]
Rober Tignor “Equity in Egypt’s Recent P ast: 1945–1952”, Gouda Abdel Khalek ve
Robert Tignor (ed.), The Political
Economy of Income Distribution in Egypt (New York: Holmes and Meier, 1982)
içinde, s. 31.
[2]
Muhammed Şevki Emin’le görüşme, Arap Dili Akademisi, Ekim 1986
[3]
Örneğin krş. Hans Wehr, A Dictionary of
Modern Written Arabic, J. Milton Cowan, ed., (Wiesbaden: Otto Harrassowitz,
1961).
[4]
Krş. Tac el-Arus, Ş-r-.k maddesi.
[5]
C. MacFarlane, Turkey and Its Destiny,
(Londra: John Murray, 1850), aktaran Şerif Mardin, The Genesis of Young Ottoman Thought: A Study in the Modernization of
Turkish Political Ideas (Princeton: Princeton University Press, 1962), s. 195.
[6]
Ş. Mardin, The Genesis of Young Ottoman
Thought, s. l95.
[7]
J.W. Redhouse, Lexicon of English and
Turkish, Bernard Quaritch, (Londra: 1861), “socialism” maddesi, s. 695.
[8]
Anouar Louca, Voyageurs et écrivains
égyptiens en France au XlXème Siècle (Paris: Didier, 1970), s.103.
[9]
Sultan Abdülaziz döneminde çıkarılıp basını özgürleştirmeye hizmet etmiş olan
yasanın etkisi bu bağlamda anılmalıdır.
[10]
Mirrit Boutros Ghali, ed., Memoires de
Nubar Pacha (Beyrut: Librairie du Liban, 1983), s. 394.
[11]
J. M. Carre, Voyageurs et écrivains
français en Egypte, 2. Cilt. (Kahire: IFAO, 1956), s. 313.
[12]
A.H. Hourani, Arabic Thought in the
Liberal Age: 1789-1939, (Londra: Oxford University Press, 1962), s. 98.
[13]
Al-Jinan, cilt VIII, 15 Nisan 1871,
s.351-353.
[14]
Al-Jinan, cilt VIII, 15 Nisan 1871,
s. 357.
[15]
Al-Jinan, cilt VIII, Şubat 1871.
[16]
Majallat Wadi al-Nil, 29
Cemaziyülevvel 1287 A.H (26 Ağustos 1870), s. 5 (Concorde Meydanı nümayişine
dair haber)
[17]
Wadi al-Nil, 27 Zilhicce1287 A.H. (18
Şubat 1871) s. 3. İkinci alıntı: 14 Şubat 1871 tarihli sayı, s. 7.
[18]
Al-Jawa’ib, 26 Mart 1871, No. 509, s.
1-2: başyazı (cumle siyasiyye)
[19]
A.g.e.
[20] A.g.e., 24 Mayıs 1871, s. 3.
[21]
A.g.e., s. 2. Sonradan Müslüman olmuş
Şidiyaq’ın Yeni Ahit’i 1840’larda Arapçaya çevirdiğini not edelim.
[22]
Al-Mu’allim Butrus al-Bustani, Kitab
da’irat al-ma’aarif wa huwa Qamus ‘amm li kul fann wa matlab, (Beyrut:
Matba’at al-Ma’arif, 1898), “Sosyalizm” maddesi.
[23]
Al-Muqtataf, Cilt 6, yıl 14, Mart
1890, s. 361-364.
[24] Al-Muqtataf, Cilt 11, yıl 18, 1 Ağustos
1894, s. 721-729.
0 Yorum:
Yorum Gönder