Samidoun Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Ağı, 25
Kasım 2016 Cuma günü vefat eden Fidel Castro’nun ömrü boyunca verdiği
mücadeleyi ve devrimini selamlar. Castro, Küba halkı, Latin Amerika halkları ve
tüm dünya için devrimci mücadelenin bir sembolü ve uygulayıcısıdır.
Hukuk öğrencisi, sonrasında avukat olarak Fidel,
Karaipler ve tüm Latin Amerika’da ABD’nin, ayrıca onun destekleyip dayattığı
sağcı hükümetlerin oynadığı role karşı mücadeleye bağlı kalmış olan bir
komünist ve anti-emperyalisttir. Devrimci faaliyeti ve mücadelesi üzerinden
Küba’da hapse atılmış, serbest kaldıktan sonra 26 Temmuz Hareketi’ni kurmuştur.
Örgüt, sonrasında Küba Devrimi’ni inşa etmiş, ABD destekli diktatör Fulgencio
Batista’yı 1959’da mağlup etmiştir. Mahkemede yaptığı “Tarih Beni Aklayacak”
konuşmasında, halk devrimini tüm cüretiyle savunmuştur: “Ama ben hapishaneden
korkmuyorum, çünkü yetmiş yoldaşımın canını alan sefil bir zorbanın öfkesi beni
asla ürkütmüyor. Mahkûm edin beni. Önemi yok bunun. Tarih beni aklayacak.”
Castro, enternasyonalizm ilkesini ve bu yönde
atılan adımları sürekli destekler ve Filistin halkını da içerecek biçimde tüm
Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki halkların sömürgecilik karşıtı, devrimci
mücadelelerine destek verip o mücadelelerle dayanışma içerisinde olur. Dünyanın
şaşkınlıkla izlediği, Filistin halkına yönelik süregiden soykırıma son
verilmesi için eyleme geçilmesini talep etmiştir. 1975’te Küba, Birleşmiş
Milletler’in 3379 sayılı kararının altına imza atmış, Siyonizmin ırkçı
niteliğini ortaya koymuştur. Küba’nın o dönemde aldığı konumu aktaran
bildirisinde dile geldiği biçimiyle, “Filistin’i işgal eden Siyonist İsrail
rejiminin emperyalist kökenleri ve ırkçı yapısı ile Güney Afrika’da siyahları
sömüren rejimin yapısı birdir.”
Castro, bu anlamda yalnız da değildir. O, Latin
Amerika’da Filistin’e yönelik sergilenen dayanışmanın önemli bir sembolüdür. Bu
dayanışma, kıta genelinde süren halk hareketleri ve Venezuela ile Bolivya gibi
ülkeler nezdinde devam etmiş, Latin Amerika genelinde Filistin halkının
mücadelesine yönelik destek ve İsrail devleti ile kurulan bağların
kopartılmasına dönük talep varlığını sürdürmüştür. Bu dayanışma, sadece
Filistin ile de sınırlı değildir. Castro ve başında olduğu Küba hükümeti,
Afrika’daki halk hareketlerinin ırk ayrımcılığı ve emperyalizme karşı
mücadelesiyle dayanışma içerisinde olmuş, bu kıtaya sağlık alanında önemli
destekler sunmuştur. Castro, aynı zamanda ABD’deki siyah devrimci hareketleri
de dâhil, emperyalist uluslarda varolan toplumsal hareketler ve ezilen
halklarla bağlar kurmaya çalışmıştır. Tüm ömrü boyunca, Küba devriminin lideri,
ardından Küba’nın başbakanı ve cumhurbaşkanı olarak mücadelenin bir sembolü
hâline gelen Castro, Küba’daki ve dünyadaki mücadeleci insanlarla birlikte, her
daim kapitalizme ve emperyalizme karşı çıkmıştır.
2014’te Castro, İsrail’in Gazze’ye yönelik
saldırısına tepki olarak, tüm dünyada yankı bulan, yürekleri dağlayan bir mesaj
yayınlamış ve şunları söylemiştir: “İnsanlık tarihinde bugün, faşizmin yeni ve
mide bulandırıcı bir biçimi, tüm o gücüyle açığa çıkıyor. […] Bu İsrail
hükümeti, dünyanın bugün Filistin halkının maruz kaldığı dehşet verici
soykırıma neden sessiz kalacağına inanıyor? O, ABD imparatorluğunun bu utanç
verici katliamın suç ortağı olduğu gerçeğini herkesin göz ardı edeceğini mi
umuyor?”
İsrail hapishanelerindeki
Filistinli tutsaklar, bilhassa Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin solcu
tutsakları, hapishanelerde Fidel Castro’yu anacaklarını duyurdular ve onun
devrimci mücadelesi ile enternasyonalizme olan bağlılığına atıfta
bulundular. Samidoun da kurtuluş mücadelesinin o büyük insanının acı
kaybının yasını tutan, onun ve Küba halkının tarihsel başarılarını selamlayan,
ayrıca zafer ve kurtuluş yolunda yürümeye devam edeceğine söz veren bu
tutsaklarla ve dünya üzerinde mücadele eden halklarla birlikte olduğunu beyan
eder.
Samidoun
26 Kasım 2016
26 Kasım 2016
0 Yorum:
Yorum Gönder