31 Ağustos 2016

,

Gifara


TBMM başkanı yaptığı bir konuşmada[1] Che Guevara’nın “katil” ve “eşkıya” olduğunu, onun resminin bulunduğu tişörtleri liseli gençlerin giyemeyeceğini söyledikten sonra şu şekilde ünlüyor:

“Bağı yok benimle, köküm bir değil, tarihim bir değil.”

Doğru söylüyor. Mazlumların kılıcını çekmiş Che’nin İsrail ve ABD adına bu bölgede siyaset yapma icazeti almış memurlarla ortak bir bağı, kökü ve tarihi tabii ki olamaz. Afrika’ya yağma ve sermayenin iktidarı için gidenlerle, halkların kurtuluşu, milletlerin bağımsızlığı için gidenler tabii ki bir olamaz. Altıncı Filo’ya secde etmişlerle ezilenin, sömürülenin kavgasına yoldaş olanlar tabii ki aynı tarihe ait olamaz. Che dün[2] olduğu bugün de Gazze’dedir, Ramallah’tadır, mazlum halkların direnen aklı, yüreği ve yumruğundadır. Onun ezilene-sömürülene yoldaş olanla bağı vardır, onların Che ile kökü ortaktır, zulme ve sömürüye karşı mücadele etmiş ve eden herkesin tarihi birdir.

AKP’lilerin devletle imza ettikleri yeni akit, İslam’ın içerisindeki direniş ruhunu köreltmek, yok etmek üzerinedir. Amerikan siyaseti uyarınca müdahil oldukları Mısır’da bir besteci, yıllar önce Che’nin ölümü üzerine Gifara[3] şarkısını bestelemiştir. Şeyh İmam’ın şarkısının ismi, aynı zamanda Ebu Zerr Gifari’yi anıştırmak içindir. O şarkının sözünü kaleme almış olan Ahmed Necim şunu söyler:

Guevara bir yiğit gibi öldü.
Emekçiler, mahrumlar
Ve esirler
İki bacak bir baş kaybettiler.[4]

O emekçilere, mahrumlara ve esirlere düşman olan AKP, tabiatıyla, Ebu Zerr’e de düşmandır.

Che Guevara, Afrika’da yerlileri örgütleyendir.

Ertesi günkü çatışmalara hazırlanan yerlilerin vücutlarına kutsal belledikleri bir sıvıyı sürdüklerine şahit olunur. Guevara’nın yoldaşları, “buna müdahale etmek gerek, yerlilere materyalizm konusunda eğitim vermeliyiz” derler. Guevara savaşçıdır, savaşın maddesini ve diyalektiğini tanır. Bu sebeple yoldaşlarına “yarın neler olacak, bir bakalım” der. Ertesi gün üzerine kutsal sıvı sürmüş yerliler, üç kat daha fazla cesur ve dirençli bir şekilde dövüşürler savaş alanında. Guevara, orta sınıf din düşmanlığının da panzehridir. Nereye Molotof atacağını iyi bilendir. O yerlilerin kutsalına savaşın ihtiyaçları dairesinde dokunmayandır.

Yeni akdin neferleri ise teslimiyetçidir. Devlet denilen dine biat etmişlerdir. Dudaklarındaki dua, her daim, o dinin hükmü altındadır. Che ise kurtuluşa yazgılı bir teolojidir. Yoksulların nefesiyle örülen bu teoloji, devlet dinine düşmandır.

Devlet dedikleri, birkaç para kasası bir-iki karış arazidir. Sahipleri bellidir. Yeni akdin neferleri, kendi iradelerine sahip oldukları yalanını sürekli pazarlamak zorundadır. “Bu devlet hiç bağımsız olmadı” derler ki kendi bağlarını gizleyebilsinler. Amerika “yap” der, onlar da yapar. İsrail “gir” der onlar da girer. Onlar, çoğunluğu çokluk-büyüklük masalları ile kandırmak için vardır.

Che ise zaten çok olan mazlumlarla birliktedir, birdir. Kim nerede kütlesel gücünü görüp isyan bayrağını çekmişse, ona mutlaka değer. Onların “kanaat önderleri” vardır, mazlumların “hareket önderleri”.

Onlar, kendi teslimiyetlerini yaldızlamaya mecburlar. “Yerli ve milli” dedikleri, burjuvaya dairdir. Onlar, burjuva masallar ile emperyalist-kapitalizme göbekten bağlı oluşlarına makyaj yapmak zorundadırlar. Mısırlı bir şair Ebu Zerr’i Che ile birleştiriyorsa, bu toprakların da birleştirilmeyi bekleyen yerli ve milli direniş öncüleri elbette vardır.

Devletin muhalefeti dizayn etmesine, formatlamasına, hizaya sokmasına izin verilemez. AKP’ye kızılıp devletin kucağına koşulamaz. Che, zihinlerdeki popüler bir devlet imgesinin tezahürü olamaz. Kavga yoksa, kitlelerle gerilimli bir ilişki kurulmuyorsa, Che, ya piyasanın ya da devlet koridorlarının süsü olur. Che’nin gençlere yakıştırılamamasının sebebi, o gençleri dışarı atmak, terörize etmek, onların halkla bağlarını kopartmak, geri kalanı ipotek altına almak ve hepsini piyasaya kul kılmak arzusudur. AKP’lilerin bağı zulme, kökü sömürüye, tarihi burjuvaziye kuldur.

Küçük savaşçılar, devletin büyük savaşına direnme biçimidir. O kanaat önderleri ve o küçük savaşçıların mirası üzerine inşa edilmiş meclisin başkanı, savaşına halel gelsin istememektedir. Onların gemisi Pentagon-CIA geriliminde ilerler. Küçük savaşçıların savaşı, tam tersine, ekberdir, büyüktür, hakikidir, gerçektir. Kendisine odaklanmaz, halkın devrimci ocağında harlanır. Başkasının yüzüne inen tokadı kendi yüzünde hisseder. Düşmanınsa artık halk karşısında hiçbir yüzü yoktur.

Sahte kahramanlar, halkı yalanlarla, avuntularla, boş vaatlerle gütmek derdindedir. Gerçek kahramanlarsa neyse odur, azı çok göstermez, bozkırı tutuşturacak kıvılcıma sahip değil aittir, imanı kiri pası söküp atacak güçtedir.

Eren Balkır
31 Ağustos 2016

Dipnotlar:
[1] “İsmail Kahraman’dan Che’ye”, 29 Ağustos 2016, Cnnturk.

[2] Yoav Di-Capua, “Che Gazze’de”, 18 Mart 2015, İştiraki.

[3] Toplumsal Haydut, “Che’nin Ölümü Ardından”, 9 Ekim 2013, Tumblr.

[4] “Guevara Öldü”, İştiraki.

0 Yorum: