O Haksöz ki Gezi’de katledilen gençleri görmemiş,
edilen hakaretleri işitmemiştir. Bahsini ettiği video, Fransız polisinin son iş
yasası protestolarında eylemcilerin üzerine sıktığı gaz kapsülü ile alakalıdır.
O kapsülü haber yapanlar, Kızılay’ın orta yerinde genç bir işçinin başına
sıkılan kurşunu görmemiştir. Görmek için iman lazımdır.
Zira o Haksöz, iddiasının aksine, maddecidir.
Mutlak, yüce bir maddiyat olarak kudretli devletine kuldur. Ancak ve sadece
kendi gördüğüne inanabilen, görmediğini maddeden saymamaktadır. Haksöz’ün
Fransa polisini göstermesi, milleti kendi polisine karşı körleştirmek içindir.
Ona göre Türkiye emperyalist olmalı, o emperyalizm zemzem dolu kaba
daldırılmalı, fetvalarla korunmalıdır. Kap da fetva da Kemalisttir, bu
bilinmelidir.
Haksöz’ün Fransa hassasiyeti ile İran düşmanlığı
yan yanadır. Sola ait olduğunu düşündüğü “emperyalizm” kavramını kullandığında
o solu boşa düşüreceğini, o kavramı manadan arındıracağını zannetmektedir. Boşa
düşen de manasızlaşan da bizatihi kendisidir. Allah önce Haksöz gibileri
iddialarından vurmuştur. Zira onlarda ideoloji, efendilerin avuçlarında şekil
almıştır.
Küçük burjuva bir pratik olarak Haksöz mazlumun,
Müslüman’ın kudret arayışını egemenler adına istismar etmenin adıdır. O kendi
tağutuna bileylenecek kılıcı Suriye’ye fırlatıp atmak için özel odalarca
görevlendirilmiş bir memurdur. En cevval kardeşi Adem, bugün TRT ellerinde yeni
Acun olma yolundadır. Rota, “yeni” burjuva” iktidarının saldırganlığına ve
hayal kırıklıklarına dairdir.
Haksöz’ün bir görevi de gerilimleri AKP lehine
yumuşatmak olmalıdır. Son Davutoğlu geriliminde Davutoğlu’ndan yana tavır
alırmış gibi görünen Haksöz, bir yandan “Erdoğan gibi bir İslamcı siyasetçi
gelmedi” derken bir yandan da Davutoğlu gibi bir ismin gidişinin AKP’yi
zayıflatacağını iddia etmektedir.[2] Hakan Albayrak da bu dairenin
içerisindedir. Burada her şeye olduğu gibi, Erdoğan muhalefetine de ipotek
konulmakta, tekelleştirilmektedir. Paratoneri sabitleyecek bir cıvataya her
daim ihtiyaç vardır.
Öyle ya, bugünkü İsrail dostluğunun van minütle
örtbas edilmesi şarttır. Önceleri Yusuf, şimdilerde Ferhat olarak takdim edilen
için milletin ikinci sınıf, köleleştirilmiş bir nesneye dönüştürülmesi
zorunludur. Erdoğan’a biat, kendisini yüzlerce yıl Peygamber ve ashabını model
alarak kurup yaşatan bir milletin bu hasletten artık mahrum kalmasının bir
sonucudur. Hatırda kalan İslam, kemalizmin izin verdiği kadarıyladır. Bu
devlet, bekası için o fıkha mecburdur.
Muktedir azınlığın kendisini çok ve kudretli
gösterme telaşıdır, AKP’yi var eden. Bu açıdan “Kemalizm öldü, mirası bize
kaldı” diyen bir tür solculukla, “bir miras olarak Kemalizm ancak bizde
yaşayabilir” diyen bir tür sağcılık arasındaki kayıkçı dövüşünün mazlumlara-sömürülenlere
bir hayrı yoktur, olmayacaktır.
“Kurtuluş Savaşı” denilen dönemde Müslüman köylü,
yeni bir savaşa karşı isteksizdir. Onu cepheye sürmek için devreye sokulan şeyi
İslam zannedenlerin İslamcılığı buraya kadardır. O köylü hainlerinden, iç
ajanlarından, posadan kurtulmaktadır. “Hayye ale’l felâh!” Artık onun şiarı
budur.
AKP’nin ANAP’laşma
ihtimali üzerinden güya eleştiri oklarını sivrilten Haksöz’ün bu eleştirileri o
AKP’nin çıkar ve rant ağına bir sinek gibi yakalandığı için manasızdır. ANAP,
elde kılıç Türkî illere akınlar düzenlemeyi hayal edenleri dişsiz köpeğe
çevirmiştir. O ağa düşenlerin akıbeti de bundan başka bir şey olmayacaktır.
Kemalistlerin sahillerinde güneşlenmek, saraylarında keyif çatmak,
imkânlarından istifade etmek, devletin son darbeden önceki hamlesidir. Sap
saman ayrılmıştır. Fukara Müslüman, bilediği dişi göstermeyi gene bilecektir. O
vakit söz hakikileşecek, hakikat dil bulacaktır.
Eren Balkır
27 Mayıs 2016
Dipnotlar
[1] “Fransız Polisi Bu Videoyu Gizlemeye
Çalışıyor”, 28 Mayıs 2016, Haksöz.
[2] Mustafa Siel, “Erdoğan’ı Kim Yıkabilir?”, 06
Mayıs 2016, Haksöz.
0 Yorum:
Yorum Gönder