Bu süreçte mücadeleler birbirine sokuluyor,
zihinler birbiriyle kucaklaşıyor. Tolbiac Fakültesi’nde Çarşamba akşamı yapılan
toplantıdan yayılan ışık huzmesi bunun bir ürünü.
Amfiyi tıka basa doldurmuş kitle bilhassa iki
mesaja, Jacques Rancière ve Étienne Balibar’ın gönderdikleri mesajlara kulak
kesildi.
Jacques
Rancière:
“Sevgili
dostlar, bu akşam sizinle olamadım ama bu mücadele dâhilinde sizinle dayanışma
içerisinde olduğumu ifade etmek isterim. Bu kavga sadece bir kanun metninde
geçen tedbirlerle veya onun pratik sonuçlarıyla ilgili olmamalı. Bir kanun bir
kurallar manzumesinin ötesinde bir şeydir: o müşterek bir dünya inşa etmenin
bir yoludur. Bizi yönetenler sadece emeğin daha ucuz olmasını istemiyorlar.
Onlar yaklaşık iki yüz yıldır emeğin olageldiği şeyi olmasına bir son vermek
niyetindeler: ortak bir deneyim ve mücadele dünyası, müşterek bir güç hissi.
Onlar her bireyin kendi insanî sermayesini elinde bulundurmasını, ama kimsenin
hâkim güçlerin karşısına dikilmemesini istiyorlar. Ardı ardına çıkarttıkları
kanunlarla onlar sadece iktidarın araçlarını üretmek niyetinde değiller, ayrıca
boyun eğmemizi, mücadelenin anlamsız, maruz kaldığımız dünyanınsa hak ettiğimiz
tek dünya olduğuna dair o hissi üretmek istiyorlar. Bu akşam düşüncelerim
farklı bir dünyayı hak ettiğini göstermeye karar vermiş olanlarla aynı
saftadır.
“Başarılı olmasını umut ettiğim 31 Mart eyleminin tartışıldığı
ve bu yönde hazırlıkların yapıldığı toplantıya katılamadığım için üzgünüm, ama
size bu dayanışma mesajımı göndermek istiyorum. Bu mesajı öğrenciliğimden beri
siyasetle iştigal etmiş bir akademisyen ve bir aydın olarak gönderiyorum.
Burada amacım size tavsiyede bulunmak değil, her neslin bir önceki nesilden
bayrağı nasıl devraldığına tanıklık etmek. El Homri kanun tasarısı [“Çalışma
Kanunu”] çalışma hakkı ile ilgili olarak geçmişte elde edilmiş önemli zaferleri
köklü bir biçimde geçersiz kılmak gibi bir tehdidi içeriyor. Bu kanun bunu
işsizliği azaltmaya yarayacak en ufak bir güvence sunmadan yapıyor. Bu, bugün
(bilhassa yoksul bölgelerdeki ve mahallelerdeki) gençleri vuracak olan bir
felâket. Söz konusu felâket her türlü tehlikeyi rahminde barındıran bir
umutsuzluğa dair. Tersten bu kanun, toplumsal güvensizliği ve mevcut
güvencesizliği artıracak. Patronlarla gizli kapılar ardında yürütülen müzakereler
üzerinden hazırlanmış olan bu kanun ne sosyoloji çalışmalarını, ne resmî
raporları ne de milletvekillerinin görüşlerini dikkate aldı. Demokrasinin
inkârı olarak bu kanun, aynı zamanda toplumsal gerilemeye hizmet edecek bir
faktör. Bu resme bir de gösteri ve toplantı hürriyetinin kaldırılmasına dair
farklı yöntemleri, bir bahane olarak kullanılan olağanüstü hâli, aynı zamanda
geçmişin o kara hatırasını yeniden anımsatan polis şiddetini de eklemek lazım.
Bu nedenle bize kendisini dikkate aldıracak, sorumlu ama aynı zamanda kararlı
hareket eden bir kitle lazım. Bu kitlenin bugün şekillendiğini görmek beni
mutlu ediyor, sizlere en iyi dileklerimi gönderiyorum.”
Sarah Shin
1 Nisan 2016
1 Nisan 2016
0 Yorum:
Yorum Gönder