17 Mart 2016

,

2016'da Irkçılık ve Seçim Siyaseti


Her iki kapitalist parti de ulusal zulme ve ekonomik krize tek bir çözüm bile sunmuyor.
Donald Trump’ın eski Neonazi ve Baş Dahi David Duke’un Cumhuriyetçi Parti ve seçmen kitlesinin politik niteliğine dair ettiği tonla laf karşısında Ku Klux Klan hakkında pek bir şey bilmediğini söylemesinin ve yaşadığı tereddüdün bir önemi yok.
Trump’a televizyonda Duke’tan gelen desteği soruyorlar. O da şunu söylüyor:
“Bu gruba bakmam lazım. Yani grubun ne söylediğini bilmiyorum.” Trump lakayt bir dille cevap yetiştiriyor. Ardından da şunları aktarıyor:
“Hakkında hiçbir şey bilmediğim bir grubu kınamamı isteyemezsiniz benden. Bakmam lazım. Eğer grupların listesini gönderirseniz, araştırıp yanlış bir şey var mı yok mu söylerim. İçlerinde iyi olanlar da vardır. Böylesi bir yaklaşım adilane olmaz. Bu yüzden grup listesini bana verin, ben de düşüncelerimi size aktarayım.” [CNN, 29 Şubat]
Programı hazırlayan da hemen şunu söylüyor:
“Tamam ama ben burada David Duke ve Ku Klux Klan’dan bahsediyorum.” Trump da bunun ardından şu cevabı veriyor: “Dürüst olmam gerekirse David Duke’u tanımıyorum. Onunla hiç tanışmadığıma eminim. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.”
Bu ifadelerini temize çıkartma gayretlerine rağmen Trump ırkçılık karşıtı örgütlerin, Demokrat Parti adaylarının ve yetkililerin, ayrıca kendi partisinin üyelerinin saldırısına uğruyor. Bazıları da bu ifadeleri Trump’ın neofaşist niteliğini resmetmek için kullanıyor.
Trump’ın Ailesi ve Klan
Bu açıklamaların ardından gazetelerde babasının 1927’de Klan’la bağlantılı olması sebebiyle tutuklandığına dair haberler çıkıyor. Benzer haberlere birkaç ay önce de rastlamıştık.
Washington Post’a göre, 1927’de Anma Günü’nde Fred Trump bin Klan üyesinin katıldığı yürüyüşte tutuklanıyor. Baba Trump “dağılması söylenen korteji terk etmemek suçuyla” gözaltına alınıyor. [28 Şubat]
Kampanyası dâhilinde Trump o dönemde başka bir gazetede çıkan benzer bir haberin dayanaksız olduğunu söyleyerek karşı çıkıyor.
Babası ve 1927’deki olayla ilgili olarak Trump şunları söylüyor:
“Babam hiç tutuklanmadı. Olayla bir alakası yoktu. Bu hiç yaşanmadı. Saçmalık. Böyle bir olay yaşanmadı. Babam hiç tutuklanmadı, yargılanmadı veya suçlanmadı. Tümüyle yanlış söylenenler, bu saçma bir hikâye. Babam orada değildi. Böyle bir olay hiç yaşanmadı.”
Trump’ın adaylık çalışmaları boyunca gerçekleştirdiği yürüyüşlere ırkçı ve aşırı sağcı unsurlar katılıyor. Bunlar Obama yönetimine son verilmesini istiyorlar. Bu yürüyüşlerde insanlar tehdit ediliyorken, yürüyüşçülere polis eşlik ediyor.
1 Mart’ta bir grup Afro-Amerikan öğrenci Trump’ın konuşacağı salondan çıkartıldı.
Öğrencilerden biri “siyah olduğumuz için atıldık” diyor. Ve devam ediyor: “Sanırım söyleyeceklerimizden korktular. Ama gene de yürüyüşü izlemek istedik. Oradan atılmamız okulun ne denli ırkçı olduğunun bir delili.” [Huffington Post, 1 Mart]
Güneybatı Virginia’daki Radford Üniversitesi’nde büyük kısmı Afro-Amerikan olan bir grup öğrenci Trump’ın ırkçı söylemini protesto edince zorla kortejden çıkartıldı. Kalabalık tarafından yuhalanan bir kadına Trump arka arkaya şu soruyu yöneltti: “Sen Meksikalı mısın?”
Birkaç saniye sonra Time dergisi fotoğrafçısı Christopher Morris gizli servis ajanlarınca zorla yere yatırılıp tartaklandı. Oysa Morris o ajana dokunmamıştı bile.
3 Mart’taki Trump gösterisi sırasında ortam çok gergindi. Polis ve gizli servis ajanları insan hakları, emek örgütleri, savaş karşıtı örgütler ve göçmen hakları örgütlerinden oluşan göstericilerin önüne barikat kurdu.
Clinton-Sanders Tartışması:
Afro-Amerikalıların Oyları İçin Verilen Mücadele
Bu esnada eski ABD senatörü, dışişleri bakanı ve başkanın eşi Hillary R. Clinton Demokrat Parti’nin oy tabanı olmasına rağmen Afro-Amerikalılardan umudunu kestiğini gösterdi. Clinton bu kitlenin çoğunluğunun çektiği çileyi istismar etmek için Flint’e epey bir kaynak aktardı. Bu şehirde su şebekesi Cumhuriyetçi Parti mensubu valinin himayesinde zehirlenmişti.
Clinton Flint’in yeni belediye başkanına destek verdiğini açıkladı. Burada yaklaşık yüz bin kişinin yaşadığı şehirdeki su krizini ele alırken kampanyası dâhilinde Afro-Amerikalıların kiliselerinde yaptığı konuşma videolarına başvurdu. 6 Mart’ta televizyondan yayınlanan tartışma epey sert geçti.
Sanders, Clinton’ı polisin Afro-Amerikalılara yönelik özel olarak uyguladığı zulümden bahsetmediği için eleştirdi. Gene de Clinton son birkaç ay içinde Detroit’teki cemaat liderlerinden ve önde gelen siyasetçilerden destek almayı bildi.
Bill Clinton’ın başkan olduğu doksanlarda Afro-Amerikalılar ceza kanunu üzerinden ciddi zarar gördüler. Ölüm cezasını öngören kanun çıkartıldı. Sokaklara on binlerce polis yerleştirildi, hapishaneler inşa edildi. Finans sanayi mevzuat ve düzenleme dışı tutuldu. Milyonlarca Afro-Amerikan borç krizi yüzünden evlerinden oldu. Birçoğu işlerinden atıldı, yoksulluğa mahkûm oldu. Öte yandan bankerler daha da zenginleşti, iki kez başa geçen Clinton sayesinde merkez bankası ve kongre üzerinden hazırlanan kurtarma paketleri sayesinde trilyonlarca dolar kazandı.
Clinton ABD’nin Libya’da gerçekleştirdiği yıkımın ve Afrika genelinde Pentagon Afrika Komutanlığı’nın (AFRICOM) daha da güçlendirilmesi sürecinin kamusal yüzü idi. Obama döneminde AFRICOM daha da güçlendi, yetki alanı genişledi.
Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu dönemde bile hem ülke içindeki hem de dışındaki mazlum uluslar askerî baskılara ve aşırı sömürüye maruz kaldılar. 7 Mart’ta Pentagon Şebab örgütüne karşı Somali’de bombardıman gerçekleştirdi. Bu olayda en az 150 kişi öldü.
Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti Afro-Amerikalılar ve genelde işçi sınıfı için büyük bir tehlike. Dillerinde hangi kelimeler olursa olsun Clinton da Trump da kapitalizmden ilham alan ticaret anlaşmalarından ve küreselleşmeden yana.
Ücretlerin düşürülmesi, kitlesel işsizlik ve sefalet kapitalist ekonomik ilişkilerin ve üretimin mevcut aşamasında esası teşkil ediyor. Wall Street ve Pentagon’daki müttefikleri ABD toplumunun köklü dönüşümünü engellemek için en yücede, iktidar koltuğunda oturmaya devam edecekler.
Bağımsız bir biçimde örgütlenmiş, savaşkan bir hareket, bugün gelişmekte olan ve 2017’de patlak verecek politik kültüre dönük yegâne cevaptır. Seçimlerden bağımsız olarak, kapitalist toplum içindeki çelişkiler su yüzüne çıkmayı sürdürecek ve kendilerini farklı toplumsal biçimlerde ortaya koyacaklardır.
Abayomi Azikiwe
8 Mart 2016

0 Yorum: