11 Aralık 2015

,

Chávezcilik Bir Savaşı Kaybetti


Çavezcilik, 6 Aralık Pazar günü yapılan meclis seçimlerinde ciddi bir darbe aldı. Darbenin şiddeti öyle büyük ki Çavezcilik hareketi, hâlâ sersem bir hâlde. Demokratik Birlik Yuvarlak Masası [MUD] adı verilen seçim bloğu içerisinde alabildiğine gevşek biçimde örgütlenmiş olan Venezuela muhalefeti, Ulusal Meclis’teki koltukların çoğunluğunu elde etmekle kalmadı, ayrıca referandum çağrısı yapma, anayasa reformu başlatma ve yasamayı yeniden organize etme noktasında gereken çoğunluğa da sahip oldu. Uzun vadede bu başarısızlığın derin ve kötü sonuçları olacak. Ama gene de bu sürecin seyri, Çavezci hareketin içeride düzeni sağlama ve kendisini yenileme becerisine tabi.

Seçimde bu sonuçlarla yüzleşen Cumhurbaşkanı Nicolás Maduro, Çavezcilik içerisinde yenilenme ve özeleştiri çağrısı yaptı. Hugo Chávez’in beş yıl önce “Revizyon, Düzeltme ve Yeni İtki” kampanyası ile gerçekleştirmeye çalıştığı da buydu. Ama Bolivarcı hareket, ciddi özeleştiriden her daim uzak durdu. Özeleştiri, ahlak meselesinden çok örgütlenme meselesi: kim kimi hangi güçle eleştirecek? Tarih, solun demokrasi ve merkezciliği genel düzlemde taahhüt ettiği demokratik merkezcilik çerçevesi dâhilinde dengelemesinin güç bir iş olduğunu gösterdi. Etkin bir eleştiri, genelde ancak, altmışların ortasında tutucu isimlerden oluşan kimi grupların desteğini alan Çin Kızıl Muhafızları türünden, içeride yeni bir güç oluştuğunda açığa çıkıyor. Çavezcilik dâhilinde böyle bir süreç hiç yaşanmadı.

Özeleştiri, ayrıca gerçeklerle yüzleşmek, onları önyargılardan bağımsız olarak yorumlamak zorunda. Burada önemli olan gerçek, Pazar günü katılım oranı yüksek olan seçimde iki milyondan fazla seçmenin Çavezcilikten çok muhalefet bloğunu tercih etmiş olmasıdır. Bunun nedeni, Maduro’nun ifadesiyle, “ülkeye ve hükümete karşı yürütülen ekonomik savaş” mıdır? Bu savaş, en iyi hâliyle, bu başarısızlığa kısmî bir açıklama sunmaktadır. Geçmişte Allende’nin Şili’sine veya Devrimci Küba’ya karşı yürütülen ekonomik savaşlar her zaman başarılı olmadı. Eğer Küba, elindeki sınırlı kaynakla elli yıldan fazla bir zaman direnebilmişse, Venezuela hükümetinin ekonomik savaşa karşı koyması noktasında hatalı olduğunu görmek gerek. Burada önemli faktörün ekonomik savaş olduğu kesin. Hükümet, ekonomi alanında yapılan saldırılara karşın, saldıranları yenmek için hiçbir tutarlı strateji önermedi. Bu da düşmanı tanımlamayı, karargâhını kurmayı ve ardından da stratejik bir zafer için eylemler örgütlemeyi gerekli kılıyor.

Maduro’nun bu tarz hiçbir strateji önermemiş olması, muhtemelen, geçen Pazar günü Karakas’ın ünlü gecekondu mahallesi 23 Enero gibi tarihsel açıdan Çavezci olan kesimlerdeki işçiler dâhil birçok işçi seçmenin Çavezcilik aleyhine oy kullanmasının ana nedeni. Venezuela halkı, 2002-3 petrol ambargosu gibi gelişmelerle daha da eziyetli bir hâl alan koşullarda direnç ve sadakat gösterdi ama liderler, stratejik bir plandan mahrum olduklarından halk önünü göremedi, sonrasında liderler itibarlarını koruyamadılar, destekçiler de inançlarını yitirdiler.

Önümüzdeki yıl Venezuela, ekonomik alanda ciddi yapısal sorunlar yaşayacak. Ülke, küresel ekonomik krizle boğuşacak. Demokratik Yuvarlak Masa, o boş vaatleriyle süreç içerisinde hızla çözülecek. Bu da 2016 yılının ekonomik güçlüklerin devam etmesinden kimin sorumlu olduğuna dair bir savaşa tanıklık edeceği anlamına geliyor. İktidarın belirli güçler arasında dağıtıldığı koşullarda Çavezcilik, sürece avantajsız girecek, zira son seçim sonuçlarının da gösterdiği üzere hareket, olan bitenden sorumlu tutulacak. İçteki tutarsızlık ve ayrışma yanında muhalefetin vaatlerinin boş olduğu görüldükçe, faşist ve soykırım yanlısı eğilimleriyle muhalefet, kitlelerin denetimine ve eleştirisine maruz kalacak.

Çavezcilik, mirasını ve sebep olduğu en kıymetli gelişmeleri muhafaza etmek zorunda kalacak. Muhalefet, muhtemelen Çavezciliğe ait toplumsal programlara ve genişlettiği demokrasi alanına saldıracak. Fikirler ve politik örneklik, bunlar kadar önemli olan diğer hususlar. Eğer Çavezci miras, dünya genelinde insanlara ilham vermeyi sürdürmek istiyorsa, bunların onca tavizin ve geri çekilmenin altında kalmasına izin vermemesi gerek. Son kampanyada Çavezciliğin seçmenleri birer müşteri gibi görüp hareket etmesi acınası bir durum (seçim öncesinde insanlara telefon ve otomobil verildi). Bu yaklaşım dâhilinde bir de 2006-7’de muhalefetin anti-komünist propagandasına benzer biçimde, bir tür korku kampanyası yürütüldü (halka “sağcılar evlerinizi ve bilgisayarlarınızı alacak” dendi). Muhalefetin ve emperyalizmin Çavezciliği sadece sahada yenmek istemediğini, ayrıca onun mirasını da silip atmak niyetinde olduğunu hatırda tutmak gerek. Hareket, kendi içine gömüldüğü takdirde mirasın silinmesi mümkün hâle gelecek. Avrupa’daki sosyalist hareketler de benzer bir süreç yaşadılar. Önce “sosyal demokrat” oldular, sonrasında ne sosyalist ne demokratik. Bu sebeple Çavezciler, devlet iktidarını kaybetme riskiyle yüzleşseler bile, bu tarz bir soysuzlaşma [dejenerasyon] sürecine karşı direnmek zorundadırlar.

Chris Gilbert
Karakas
10 Aralık 2015
Kaynak

0 Yorum: