09 Kasım 2015

,

Savaş, Baskı ve Gansterlik


Savaş, Baskı ve Gansterlik:
Baltimore’dan Bingazi’ye ABD’nin Dış Politikası
Freddie Gray’in gözaltındayken ölmesi üzerine siyah gençler ve polis arasında Baltimore’da cereyan eden çatışmalardan sadece iki ay sonra Başkan Obama’nın Adalet Bakanlığı yirmi dört yaşındaki Raymon Carter’ın bir eczanenin kundaklanmasına karıştığı iddiası ile suçlandığını açıkladı. Ulusal hükümetin davaya müdahalesinin verdiği mutlak mesaj şu idi: eğer “izin verilmeyen türden” direniş biçimlerine meylederseniz -yukarıdaki örnek dâhilinde mülkiyete karşı suçlara mesela- ulusal hükümetin tüm gücüyle karşınıza dikileceğinden emin olun.
ABD federal savcısı Rod J. Rosenstein meseleyi daha da açık biçimde ortaya koydu: “Gelecekte kim bir ‘ayaklanma’ya karışırsa bilsin ki polis, savcılar ve vatandaşlar enselerinde olacak ve onları hapse gönderecektir.”
Adalet Bakanlığı’nın Baltimore’daki yoksul siyah çocukları suçlu ilân etmeye yönelik bu hızlı ve saldırgan hamlesi yine aynı bakanlığın yüksek resmî görevlilere, devletin yerellerdeki emniyet görevlilerine ve büyük banka ve yatırım firmalarına yönelik yaklaşımından keskin biçimde farklılık gösteriyordu. Bush yönetiminin işkenceci yetkilileri, 2008 krizini planlayıp yöneten mali gangsterler ve aylarca süren “soruşturmalar”dan sonra Obama’nın Adalet Bakanlığı’nca haklarında bir tane bile iddianame düzenlenmemiş olan katil polisler Adalet Bakanlığı eliyle cezasız bırakıldılar.
Ama Obama’nın Adalet Bakanlığı kapitalist oligarşinin hizmetinde baskı ve suçu örtbas edip cezasız bırakan yegâne devlet kurumu değildi.
Devlet Terörünün Cezasız Kalışı:
Bingazi’nin Gerçek Hikâyesi
ABD siyaset sahnesinde mühim ve muhalif görünen, aslında genellikle önemsiz ve kafa karıştırmaya yöneliktir. Temsilciler Meclisi’nde güya 11 Eylül 2012 tarihinde Bingazi’de ABD büyükelçisi Christopher Stevens ve üç elçilik çalışanının öldürülmesi ile sonuçlanan olaylarla ilgili iki partinin de dâhil olduğu bir soruşturma yürütmek için kurulmuş olan bir komisyona Hillary Clinton’ın ifade vermesi bunun tipik bir örneği.
Kongre’deki iki yönetici sınıf partisi arasındaki sözde husumete rağmen ABD’nin küresel tahakkümünün sürdürülmesi noktasında ideolojik bir uyuşma sözkonusu. Bu nihai hedef bağlamında her iki düzen partisinin de halkın dikkatini devletin, beyazların üstünlüğüne dayalı, ataerkil, sömürgeci/kapitalist düzeni sürdürmek ve geliştirmek için “mümkün olan her yola” başvurma ilkesine mutlak bağlılığını gösteren politika ve eylemlerinden uzaklaştırmakta müşterek çıkarları var.
Örneğin Kongre’de çoğunluğa sahip olan cumhuriyetçilerin 2012 olayları ile ilgili yeni bir soruşturmanın başlatılması yönünde karar alması böylesi bir soruşturmayı Clinton’ın başkanlık yarışına yeni bir sabotaj çabası olarak gören kimi Demokratların başlangıçta hayli ürkmesine neden olmuştu. Fakat Cumhuriyetçiler Clinton’ın elektronik postaları konusuna ağırlık verince, Demokratlar bu kez Clinton’ın özel bir sunucu (server) kullanıyor olmasının adaylığı açısından sıkıntılı bir duruma yol açacağından endişe etmişlerdi ama oturumlar elbette düzmeceydi ve Bingazi ile ilgili asıl mühim sorular gündeme getirilmeyecekti.
Eğer komisyonun gerçekten de halka hesap vermeye ve gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik kaygıları olsaydı, sorulması gerekecek birçok soru vardı: 1) Saldırıya uğrayan tesisin rolü, görevi neydi? Bir ABD konsolosluğu muydu, bir CIA tesisi miydi yoksa başka bir şey mi? 2) Libya devletinin yıkılmasının ardından istikrarlı bir hükümetin kurulmasını bile beklemeden sözü edilen tesisler neden bu kadar hızla açılmıştı? 3) Neden yirmiden fazla sayıda oldukları tahmin edilen CIA personeli Bingazi’de, sahada yer alıyordu, hem de saldırının olduğu gece saldırıya uğrayan tesisten sadece birkaç kilometre ötede? Bu CIA personelinin görevi neydi? ve 4) ABD hükümeti neden kendisinin uluslararası terörist ağların parçası saydığı bir cihatçı grupla açık bağları bulunan bir örgütle sözü edilen tesisin korunması için anlaşma imzalamıştı?
ABD’nin Libya’ya müdahalesinin derinlemesine araştırılmasını gündeme getirecek bu türden sorular iki nedenle sorulmamıştı: 1) Suriye meselesi -Kongre halkın ABD müdahalesinin kronolojisine fazlaca odaklanmasını istemiyordu. Birçok sağcı Cumhuriyetçi rejim değişikliği stratejisini daha açıktan ve dolaysız yürütmediği ve daha agresif olmadığı için Obama yönetimine kızgın olsa da Kongre’deki herkes Suriye’deki olaylara yakın tarihte ve gönülsüzce dâhil olunduğu biçimindeki söylemin tamamen uydurma olduğunun bilincinde. Ve 2) Obama yönetimindeki ve Kongre’deki unsurlar düzen medyasının da tam desteğiyle iki ayrı tesise yönelik saldırıya götüren süreçte Dışişleri’nin rolü ve CIA’in görevi ile ilgili gerçekleri örtbas ettiler, zira sözkonusu faaliyetler hem ABD yasalarına hem de uluslararası yasalara aykırıydı.
Araştırmacı gazeteci Seymore Hersh, Senato İstihbarat Komitesi’nce Bingazi ile ilgili olarak hazırlanmış bir raporun halka açıklanmamış gizli bir ekinde 2012 yılının başında Obama ve Erdoğan yönetimleri arasında Libya devletinin çökertilmesi ile elde edilen silahların Suriye’deki sözde isyancı güçlere Libya’dan aktarılmasını sağlamak üzere bir silah tedarik hattı oluşturulup işletilmesi için yapılmış bir anlaşma hakkında bilgiler bulunduğunu tespit etti. Operasyon CIA’in o zamanki başı David Petraus’un idaresindeydi ve bu yardımdan nasiplenen unsurlar içinde El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi gibi cihatçı gruplar da vardı.
Her ne kadar ABD’nin Suriye savaşındaki gerçek rolü hakkındaki bilgiler kamuya daha fazla mal olmaya başlamışsa da Kongre’deki ve Yönetim’deki elitler ABD’nin terörist olarak nitelediği gruplara teknik olarak ABD yasalarının yargı konusu yapacağı bir maddî yardımın bizzat yine ABD tarafından sağlandığı gerçeğinin dikkatlere çok fazla sunulmasından yana değillerdi hâlâ.
Başkan yardımcısı Joe Biden ABD’nin müttefiki olan devletlerin ve bunların bazı vatandaşlarının terörist oldukları bilinen unsurlara silah sağladığını ve ABD’li yetkililerin bundan haberdar olduklarını kamunun önünde açıkça söylemişti:
“Esad’a karşı savaşacak herkese milyonlarca dolar ve binlerce ton silah sağladılar. Ne var ki bu şekilde donatılanlar El Nusra, El Kaide ve dünyanın diğer yerlerinden gelen cihatçı unsurlardı.”
Buna rağmen bu sivil kişilerin ya da devlet yetkililerinin hiçbiri ki bunların çoğu düzenli olarak ABD ve diğer Batı ülkelerine gidip gelmekteler, suçlanmadı ya da herhangi bir yaptırıma uğramadı. Hatta Biden yaptığı gayrı samimi bir açıklamada bu ülkelerin, sağladıkları desteğin cihatçılara gittiği konusunda ABD yetkililerince uyarıldıklarını iddia etti -“Müttefiklerimizi desteklerini kesmeleri konusunda ikna edemedik.”
Anlaşılan, Obama yönetimince İran devletine ve İran ve Rusya vatandaşı kişilere uygulanan dava açma, banka hesaplarını dondurma, hükümete yaptırım uygulama gibi önlemler bu ülkelere karşı sözkonusu edilmemişti.
İşte bu nedenle gözü beyaz üstünlükçü kapitalist ideoloji tarafından kör edilmemiş herkes için Adalet Bakanlığı’nın Baltimore’daki genç direnişçilerin yargılanması yönündeki kararının arkasındaki çiğ sınıf siyaseti bu denli rezildir.
Bingazi her iki partiden ABD yetkililerinin suçlarından sadece biri. Irak’a ve Libya’ya düzenlenen yasadışı saldırılardan Venezuela ve Suriye’deki ifsada, ABD içindeki gözetim, kitlesel tutuklamalar ve polis devleti baskılarından Honduras ve Haiti’deki askerî darbelere, Yemen’deki kıyıma sunulan destekten Filistin’in süregiden işgaline kadar her iki partiden elitleri birleştiren şeyin, onların ABD/AB/NATO baskı ekseninin gücünü beyazların yoğunlaştırılmış iktidarının kurumsal ifadesi olarak mümkün olduğunca sürdürmeye yönelik bağlılıkları olduğu çok açık.
Bu arada Raymon Carter ise yıllarca hapis yatma olasılığı ile karşı karşıya, zira devlet kendisinin suçlu diye tanımladığı herkesi yakalayıp onları yargılama hakkı olduğunu iddia ediyor.
Ancak toplumsal hayat durağan değil ve güç dengeleri değişiyor. Bir gün aynı mantığı gerçek adaleti tesis edecek alternatif bir etik çerçeve içinde kullanacak olan halk, dünyamızı mahvedip milyonlarca insana işkence eden ve onları öldüren uluslararası sömürgeci gangsterleri yakalayıp adaletin önüne çıkaracaktır.
Ajamu Baraka
4 Kasım 2015

0 Yorum: