28 Haziran 2014

, ,

Mısır ve İsrail


Mısır ve İsrail: Emperyalizmin Piyonları

 

ABD Dışişleri Bakanı Kerry, 22 Haziran’da, Mısır darbesinin lideri olan ve bugün cumhurbaşkanlığı yapan General Abdulfettah Sisi ile buluştuğu vakit, Mısır’da her şeyin “normal” seyirde olduğunu, bu sebeple, ülkenin ABD hükümetinin resmî planda sunacağı nimetlerden istifade edebileceğini ifade etti. Bu, ABD’nin Mısır ordusuna ilk elden 575 milyon dolar yardım yapacağı anlamına geliyor. Bilindiği üzere, bu yardım bir süre buzdolabına kaldırılmıştı. Söz konusu yardımın dillendirilmiş olması, daha fazla paranın Mısır’a akıtılacağı anlamına geliyor. Anlaşılan o ki önemli bir bölümü Müslüman Kardeşler üyesi olan 183 kişiye daha rejim tarafından ölüm cezası verilmiş olması, Kerry ve onun ABD yönetici sınıf içindeki efendilerinin tabii ki umurunda değil.

Pentagon’a göre bu yardımın yapılması, ABD’de şirketlerin avcundaki yönetici sınıf için, Ortadoğu’yu ve oradaki petrol zenginliğini kontrol altında tutmaya katkı sunacak en ucuz yol. Oysa Suriye, Libya ve öncesinde Afganistan ve Irak gibi, ulusal egemenliğini muhafaza etmek için mücadele eden bir ülkeyi fethetmek amacıyla kendi birliklerini göndermek zorunda kaldıklarında, söz konusu yol daha fazlasına mal oluyor.

ABD, aynı şekilde İsrail’e de para veriyor. Kongre Araştırma Servisi’nce yapılan bir araştırmanın gösterdiği üzere, İsrail, enflasyona göre ayarlanmamış dolar cinsinden 121 milyarlık bir tutarla, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD’den en çok yardım alan ülke konumunda. Bu yardımın büyük bölümü askerî harcamalar için yapılmış. (“ABD’nin İsrail’e Yaptığı Dış Yardımlar”, Jeremy M. Sharp, 11 Nisan)

Hayır, burada bir “Yahudi komplosu”ndan değil, kapitalist komplosundan söz ediliyor. Kapitalistler, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’deki oligarklar için en faydalı müttefikler. Üstelik bunların önemli bir bölümü, ABD hükümetini ellerinde tutan Beyaz Anglosakson Protestan (WASP) kesimden insanlar.

Bugün söz konusu oligarklar ve kontrollerinde hareket eden, dış politika alanında uzman “düşünce kuruluşları”, iki yıldır, Suudilerin ve ABD’nin parasal açıdan destekledikleri askerî saldırılara başarıyla direnen Suriye devletine yönelik saldırıyı nasıl yeniden ihya edebileceklerini anlamaya çalışıyorlar.

Bu sebeple İsrail, ABD’nin görevini üstlendi ve herhangi bir gerekçe öne sürmeksizin, ABD’li yöneticileri mutlu etmek maksadıyla, 22 Haziran’da Suriye’yi bombaladı. İsrail, bu saldırının üç İsrailli gencin ortadan kaybolmasına dair bir misilleme olarak gerçekleştiğini iddia etti. Ama bu üç gencin başına ne geldiğini bilen yok. Hiçbir örgüt, gençlerin elinde olduğuna dair bir açıklamada bulunmadı. Üstelik eğer üç gencin yakalanması için belirli bir gerekçe mevcutsa, Suriye herhalde listenin en sonunda yer alır, hatta listeye bile giremez.

Ama bu gerçek, ABD’deki şirket medyasına mensup kuklaları Suriye’deki saldırının kayıp üç gençle ilişkilendirmeye çalışmaktan alıkoymadı. 11 Eylül saldırısı ile Saddam Hüseyin’in bağlantısı olduğunu gösteren, gene bu kuklalar değil miydi? Oysa Saddam ve El-Kaide can düşmanlarıydı. Ama bu gerçek, Pentagon’un Irak’taki enerji santrallerini, hükümet binalarını imha etmesine, Bağdat’ın en güzel yerlerini ani ve acımasız bir hava bombardımanıyla dümdüz etmesine mani olmadı.

ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesi, tam anlamıyla bir felâkettir: bu felâketin bedelini öncelikle tüm bölge halkları kanlarıyla ödemiş, bu halkların ödedikleri vergilere petrol-Pentagon-endüstri kompleksinin milyarder sahiplerinin çıkarlarına hizmet etmek için el konulmuştur.

ABD Ortadoğu’dan defol! ABD’nin Irak’a yeni bir savaş açmasına hayır! Para, işler ve insanî ihtiyaçlar için harcansın, Pentagon için değil!

Workers World
25 Haziran 2014
Kaynak

0 Yorum: