Suriye, Emperyalistler Arası Kapışma
ve Komünist Çalışma Üzerine Bazı Tespitler
1
Mevcut
durumun nasıl geliştiğine bakmaksızın, Suriye’deki fiilî iç savaşın, ABD
önderliğindeki giderek zayıf düşmüş olan (ABD ve onun Arap müttefikleri
üzerinden temsil olunan) emperyalizm ile gelişme kaydeden (temelde Rusya’nın
temsil ettiği) “Doğulu” tekelci sermaye bloğu arasında süren vekâlet savaşına
dönüştüğü söylenebilir.
2
İster
Esad isterse “isyancılar” kazansın, belirli miktarda bir borç birikecek ve
Suriye, emperyalist bloklardan birinin yörüngesine çekilecektir. Gene de
Esad’ın ve Rus çıkarlarının muzaffer olması, kısa vadede Suriye halkı için daha
az maliyetli olacaktır.
3
Bugün
başat çelişki, emperyalizmle mazlum milletler arasındadır. Ancak mazlum
halkların mücadelesiyle ilişkili olduğu ölçüde, bizim tarihsel koşulları göz
ardı etmemiz mümkün değildir. Bu nedenle proletaryanın belirli koşullarda
stratejik bir zorunluluk olarak, belirli bir tekelci kapitalistler bloğuna
karşı diğer blokla geçici ittifaklar kurması mümkündür, hatta zaruridir.
4
Birinci
Dünya’daki komünistlerin görevi, Üçüncü Dünya’daki komünistler için gerekli
eylem güzergâhlarını belirlemek değildir.
Yani
bizim mevcut duruma ilişkin kendi stratejik analizimize göre, Suriye’deki
özgürlük güçlerinin önündeki en iyi yol, ABD önderliğindeki emperyalizmin
temsilcisi eliyle desteklenen savaşçılara karşı birleşik bir cephe
oluşturmaktır. Buna göre, Suriyeli komünistler, bir yandan Esad hükümetinden
bağımsız hareket etmeli bir yandan da “isyancılar”la savaşmalıdır. Çatışmanın
içine bağımsız bir özne olarak dâhil olmak, Suriyeli komünistlerin kendilerini
Suriye halkının kurtuluşu için gerekli öncü güç olarak kurmaları için yegâne
yoldur.
5
Birinci
Dünya’daki komünistlerin aslî görevi, Suriye’de yaşanan vekâlet savaşına
ilişkin olarak kendi ülkelerinde “devrimci mağlubiyetçilik”i örgütlemektir.
Yani komünistler, içte ve dışta devrimci mücadeleyi ilerletecek biçimde,
“kendi” emperyalistlerinin yenileceği süreci örgütlemelidirler. Pratiğe ilişkin
olarak konuşmak gerekirse, batıdaki komünistler, ABD önderliğindeki
emperyalizmin çatışmayı derinleştiren düşmanca gayretlerine karşı faaliyet
yürütmelidirler. Ayrıca öncelikli olarak, ABD önderliğindeki emperyalizmin
temsilcilerine, Suriye içindeki terörist “isyancılar”a verdikleri desteğe son
vermeleri çağrısı yapmalıdır. Özel olarak Birleşik Devletler’deki komünistler,
vekâlet savaşında ABD önderliğindeki emperyalizmin yenilmesi yönünde çağrıda
bulunmalı ve ABD müdahalesine dönük halk desteğini oluşturan propaganda amaçlı
ifadelerden uzak durmalıdır.
6
ABD
hâlihazırda kısmen yenilmiştir denilebilir: “Esad’a karşı çıkılması” gerektiği
iddiasında olan “uluslararası toplum” Yanki’nin çatışmayı derinleştirmeye dönük
arzusuna itiraz etmiştir. ABD’nin saldırgan yaklaşımı da ABD önderliğinde
gerçekleşecek askerî müdahaleye mani olmak için diplomatik manada manevra yapan
Rusya önderliğindeki “Doğulu” tekelci sermayenin devreye girmesiyle dumura
uğramıştır.
7
ABD
önderliğindeki emperyalizm çökmekte ve gebermektedir. Dünya ekonomisi içindeki
üretim hattını yitiren emperyalizm birkaç kilit tekele sırtını yaslamak
zorundadır: “doların hegemonyası”, küresel enerji arzları, uluslararası söyleme
dönük kapsamlı tesir, iletişim ve istihbarat şebekeleri. Buna, diğer ülkelere
ve bloklara yönelik askerî müdahale becerilerinin kapsamı ve boyutu da
eklenebilir. ABD önderliğindeki emperyalizm ekonomik bir “ölüm sarmalı”na
girmiş durumdadır. Dünya ekonomisinde rekabet etmenin araçları olarak üretken
ve sosyal buluşlara yatırım yapmak yerine giderek artan ölçüde, küresel
sınıfsal yapılar üzerindeki hâkimiyetine umutsuzca bel bağlamak amacıyla birkaç
tekelci (çoğunlukla tümüyle üretim dışı) ekonomik sektöre yatırım yapmaktadır.
Rus ve Çinli tekelci sermayenin ortaya çıkışı iki özel koşulla ilgilidir: ilki,
her ikisinin de zengin doğal kaynaklar ve insan emeği arzına sahip geniş
topraklara sahip olması, ikincisi de ABD önderliğindeki emperyalizmin iktidarı
ile rekabet etmeyi ve artığı elde tutmayı amaçlayan tarihsel ve yakın döneme
ait politik girişimlerdir. Bu noktada Doğu emperyalizmine karşı Batı
emperyalizmi üzerine ahlâkçı değer yargılarından uzak durulmalı, iki
emperyalizmin artan rekabetini içeren ve onları birbirine düşüren
stratejilerden bir biçimde istifade edilmelidir.
8
Emperyalistler
arası düşmanlığın derinleştiği dönemler uzlaşmaz çelişkileri sertleştirir ve
küresel devrimci potansiyeli güçlendirir. Genel bir ifadeyle, komünistlerin
görevi, düşünceler alanı dâhil tüm alanlarda burjuvazinin alt edilmesi için
dövüşmektir. Birinci Dünya’da komünistlerin aslî görevlerinden biri,
mazlumların ve sömürülenlerin mücadelelerini destekleyen bir halk efkârı
oluşturmak ve asalaklığın yansıması olan (şovenizm, reformizm, Birinci
Dünyacılık vs. gibi) normatif düşüncelere karşı çıkmaktır. Emperyalizmin
iktidarına karşı koyan ve mazlumların çıkarlarına hizmet eden bağımsız kurumlar
oluşturmak önemli bir görevdir.
9
Devrimi
amaçlayan bir hareket olarak komünizm pratikte ifadesini özel koşullara göre
bulur. Batılı emperyalist ülkelerdeki komünist hareketlerin Şam veya
Kürdistan’daki komünist hareketle aynı stratejiler ve taktikler ya da sadece
benzer sloganlardan istifade etmesi gerektiğini iddia etmek anarşistçe ve
dogmatik bir yaklaşımdır. “Ne Esad ne ABD müdahalesi” türünden sloganların
Batılı komünistlerce atılması doğru değildir: burada ABD’nin süregiden vekâlet
savaşına karşı çıkmak yerine Suriye’deki koşullara bir miktar etkide
bulunulacağı varsayılmaktadır. Batı’daki komünistler için “Batılı Müdahaleye
Hayır” yeterlidir ve Esad karşıtı sloganlar, sadece çatışmanın ABD
önderliğindeki emperyalizm eliyle derinleşmesini isteyen ifadeleri
meşrulaştırıp geliştirir.
10
Çatışmanın
ABD ayağına karşı koymak adına anti-imperialism.com gibi internet
siteleri ile ilişkili yoldaşlar ellerinden geleni yapmışlardır. Ancak ortada
Birinci Dünya’cı “Maoizm” olarak nitelendirilebilecek bir habis eğilim
mevcuttur. Bu eğilim, oluştukları dönemde renkli devrimlerin gelişimini anlama
noktasında başarısız olmuşlardır. ABD Devrimci Komünist Partisi’nin ABD’nin
Müslüman halklara yönelik saldırılarına, Kasama gibi maoist sitelerin
“Yeşil Devrim”e verdikleri desteklere bakıldığında, söz konusu eğilimin ABD
önderliğinde ilerleyen emperyalizmi, onun asalak niteliğini ve mevcut tarihini
ciddiye almadığı söylenebilir. Maoist Enternasyonalist Hareket, geriye doğru adım
atmayı öngören bakış açısını gizli troçkizm olarak tarif etmiştir. Gizli
troçkizm, küresel sınıf dinamiklerini anlamaktan uzaktır ve fiiliyatta işçi
aristokrasisini devrimin öncü gücü olarak görmektedir. Halk efkârını ABD’nin
saldırgan politikalarının hizmetine sunan bu eğilimle (gizli troçkizm; Birinci
Dünyacılıkla) politik düzlemde mücadele edilmek zorundadır.
Nikolai Brown
15
Eylül 2013
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder