29 Mart 2013

, ,

Rachel Corrie'nin Mirası


“Merhaba Baba… Benim için fazla endişelenme, burada tek derdim, daha fazla yararlı olmak. Kendimi hâlâ özel olarak belirli bir risk altında hissetmiyorum. Refah, son zamanlarda eskisine nazaran daha sakin.”

Rachel Corrie bu cümleleri babası Craig’e, Refah’tan, Gazze Şeridi’nin güney ucundaki kasabadan, yazıyor.

Rachel’in Rachel Corrie Vakfı internet sitesinde bulunan “son epostası”, tarihsiz. 28 Şubat’ta annesi Cindy’ye yazdığı son epostanın hemen ardından yazılmış olmalı. Rachel, 16 Mart 2003’te bir İsrail buldozeri tarafından katledildi.

Orduya ait buldozerin altında ezilmesiyle gerçekleşen o acı ölümünün ardından Refah onun mirasını sahiplendi ve kendisini Filistin’in binlerce “şehid”inden biri olarak kucakladı. Rachel, ona yakışır övgülerle uğurlandı.

Rachel, savaş karşıtı ve sosyal adaletçi eylemlerin merkezi olan Olympia şehrinde, ilerici bir ailenin içine doğdu. Olympia, Washington Eyaleti’nin başkenti. Burada politikacıların yüreklerini nasır bağlamıştır, ahlâken kararsızdırlar ve ABD hükümetindeki isimler kadar İsrail yanlısıdırlar. Burada insanlar, iktidar ve nüfuz için kandırılıp dururlar. Rachel’in ölümünden on yıl sonra ABD hükümeti hâlâ İsrail’in safında. Kısa zaman içinde adaletin gerçekleşeceğini kimse ummuyor.

Mısır ve İsrail’e sınır olan Refah, bölgenin en fakir mülteci kamplarının bulunduğu yer. Burası yıllardır manşetlerden inmiyor. 1987’deki Birinci Filistin Ayaklanması’nda (İntifada) gösterdiği kahramanlıkla şehir, Gazze ve Filistin’in diğer bölümlerindeki kasabalar, köyler ve mülteci kampları arasında bir efsane olarak öne çıkıyor. O dönem İsrail geri kalan Filistinlilere kendince gerekli dersi vermek için Refah’ı bir sınav aşaması olarak kullandı. Bu nedenle Refah’taki şehidler listesi en uzun listelerden biri. Bu liste muhtemelen ileride daha da uzayacak. Refah’taki Mısır’a açılan tüneller İsrail’in 2006’da Filistin’de yapılan demokratik seçimler ardından uygulamaya koyduğu ekonomik ablukayı kırmayı bildi. Onlarca Refahlı çamur tepelerinin altına gömüldü, Mısır’ın kanalizasyon şebekesi içinde boğuldu ya da İsrail’in saldırıları sonucu ezildi. Bu insanların hâlâ bir mezar taşı yok.

Refah, kısmen kendisini kuşatan Slav, Atzmona, Pe’at Sadeh, Gan Or ve benzeri yasadışı Yahudi yerleşimleri yüzünden çok acı çekti. Refahlılar, güvenlik, özgürlük ve hatta uzun bir zaman yanı başındaki denize gitme haklarından mahrum kaldılar. Böylelikle söz konusu yasadışı yerleşimler, güvenliğin, özgürlüğün ve özel plajların keyfini çıkardılar. 2005’te yerleşimler dağıtıldığında bile Refah, İsrail ordusunun baskısı, saldırıları, Mısır’ın sınırlamaları ve ağır kuşatma şartlarına maruz kaldı. Ama özüne sadık kalarak Refah, bugün de direnmeye devam ediyor.

Rachel ve üyesi olduğu Uluslararası Dayanışma Hareketi’nden (UDH) dostları bu mücadeleyi takdir etmiş olmalılar ki, İsrail ordusunun caniyane saldırılarına rağmen bölgeye geldiler. İngiliz Independent gazetesi için muhabirlik yapan Justin Huggler 23 Aralık 2003 günü Refah’tan şunları yazıyordu:

“Refah’ta katledilen sivillerin hikâyesi kasabanın sınırlarını aşıyor ve her hafta Kudüs’teki haber kanallarına ulaşıyor. En son Cumartesi günü on bir yaşındaki bir kız çocuğu okuldan eve dönerken vuruldu.”

Huggler’ın makalesi şöyle bitiyor:

“Refah’ta çocuklar silâh sesine o kadar alışmışlar ki neredeyse onsuz uyuyamıyorlar.” Huggler, kendisinin de “silâh sesleri altında uyuduğunu” söylüyor.

Refah, evlerin yıkılması gibi kimi korkunç gerçeklere tanık oluyor. “Refah’ın Yerle Bir Edilmesi” başlıklı 18 Ekim 2004 tarihli raporunda İnsan Hakları Gözlem Merkezi insanı epey sarsan rakamlar veriyor. Rapora göre, 2000-2004 yılları arasında İsrail Gazze’de 2.500 evi yıkmış.

“Bunların yaklaşık üçte ikisi Refah’ta bulunuyor. (…) On altı bin insan, Refah nüfusunun yüzde onundan fazlası, evlerini kaybetmiş, birçoğu mülteci durumuna düşmüş, önemli bir kısmı ikinci ya da üçüncü kez evsiz kalmış.”

Yıkımlar, İsrail ordusunun operasyonlarını güvence altına almak amacıyla geçitlerin genişletilmesine yönelik olarak gerçekleştirilmiş. Bu noktada İsrail’in tercih ettiği silâh, Caterpillar D9 marka buldozer. Bu buldozerlere sıklıkla gece yarısı rastlıyorsunuz.

Rachel Corrie’yi ezen de aynı tipte, Amerika’da imal edilmiş ve oradan alınmış bir buldozer. Bu buldozerler uzun yıllardır Refah’ı terörize ediyorlar. Refah sokaklarındaki birçok duvarın Rachel’in resimleri ve muhtelif grafitilerle bezeli olması şaşırtıcı değil. Refah, 16 Mart’ta yeniden bir araya gelip Rachel’in onuncu ölüm yıldönümünü anıyor. Refah’ta bir ev ayakta kalsın diye buldozere meydan okuyan bu Amerikalı kız hakkında coşkun konuşmalar yapılıyor. On iki yaşındaki bir kız çocuğu, Rachel’e cesaretinden ötürü teşekkür ediyor ve ABD hükümetinden çoğunlukla sivillere karşı kullanılan silâhları İsrail’e vermemesini istiyor.

İşgalin en büyük yükünü Refah çekiyor, İsrail ordusunun öfkesine en çok o maruz kalıyor. Refah’ın ve Rachel’in hikâyesi, Filistin’de uzun yıllardır yaşanan o büyük trajedinin bir sembolü olarak duruyor karşımızda. Ağustos 2012’de, El Cezire’de de yayınlanan, Ev Yıkımlarına Karşı İsrail Komitesi raporu bu sürecin kısa bir özetini sunuyor:

“İsrail hükümeti, 2011’de, Doğu Kudüs’te 22, Batı Şeria’da 222 ev yıktı ve yaklaşık 1.200 insanı evsiz bıraktı. Gazze’ye yönelik savaş süresince (Aralık 2008-Ocak 2009) İsrail 4.455 ev yıktı ve 20.000 Filistinliyi yersiz yurtsuz kılıp kuşatmanın dayattığı sınırlamalara bağlı olarak bu insanların yeni ev yapmalarını imkânsız hâle getirdi.” (Diğer raporlardaki rakamlar daha da yüksek.) 1967’den beri işgal altındaki bölgelerde İsrail 25.000 ev yıktı ve 160.000 Filistinliyi evsiz bıraktı. Bu sayılar, ev yıkımları ile bağlantılı çatışmalarda ölen ve yaralananlar da hesaba katıldığında, epey artıyor.”

Rachel Corrie, elinde megafon, üzerinde o turuncu ceketiyle İsrailli buldozer şoförünü başka bir Filistinli evini yıkmasın diye ikna etmeye çalıştığı esnada, yıkımlarla ilgili rakamlar epey yüksekti. İsrail yanlısı Amerikan ve diğer batılı medya kanallarında eylemini karikatürleştiren insanlık dışı haberlere ve İsrail mahkemesinin geçen Ağustos’taki herkesçe beklenen kararına rağmen Rachel’in cesur eylemi ve sonrasında gerçekleşen cinayet, Filistin-İsrail çatışmasının tam da merkezinde duruyor artık. Bu olay, İsrail ordusunun acımasızlığını gösteriyor, Tel Aviv’deki yargılama sistemini rezil ediyor, Filistinli siviller için koruma sağlama konusunda uluslararası toplumun hatasını gün yüzüne çıkartıyor ve uluslararası dayanışma hareketinin çıtasını daha da yukarıya taşıyor.

İsrail mahkemesinin geçen Ağustos’ta aldığı karar herkesi ayıltan bir niteliğe sahip, bu karar İsrail’in kendine göre tesis ettiği yargılama sisteminin ne bir Filistinli ne de bir Amerikalı için adalet sağlayacak bir sistem olamayacağını söylüyor ve bu yöndeki hayallere bir son veriyor. Kuzey İsrail’deki Hayfa Yerel Mahkemesi’nde aldığı kararı okurken Hâkim Oded Gershon şunu söylüyor: “Ulaştığım sonuca göre, olayda buldozer şoförünün herhangi bir ihmali bulunmamaktadır.” Bilindiği üzere, Rachel’in ailesi bir dava açarak zararlar ve kanunî masraflar için bir dolarlık sembolik bir tazminat talep etmişti. Gershon davayı reddetti, Rachel’i “makul olmayan” bir kişi olarak resmetti ve yıllardır tanık olunan binlerce Filistinli örneğinde görüldüğü üzere, bir kez daha saldırının kurbanını suçladı. “Onun ölümü, kendi başına açtığı bir kazanın sonucudur” dedi. Hâkime göre, kanunî korumayı hak eden o evlerin kolektif bir cezalandırma biçimi olarak yıkılması da “makul” bir eylemdi. Esasında makullük, sadece İsrail’in işgaline ait kurallar açısından makullüktü.

Rachel’in mirası, Gershon’un maskaralığa dönmüş mahkemesinden bile daha uzun yaşayacak. Onun feda eylemi, bugün Filistin’deki kahramanlık ve acıyla yüklü o büyük resmin içine kakılmış bir hâldedir.

Rachel, ölümünden yaklaşık iki hafta önce, annesine şu cümleleri yazıyordu:

“Bence Filistin’in özgürleşmesi tüm dünya genelinde mücadele eden insanlar için muazzam bir umut kaynağı olabilir. Bence bu özgürlük, Ortadoğu’da ABD’nin desteklediği, demokratik olmayan rejimler altında mücadele eden Arap halkına muazzam bir ilham verebilir.”

Remzi Barud
19 Mart 2013
Kaynak


0 Yorum: