11 Mart 2013

, ,

İhvan ve ABD: Pragmatik Ortaklar


Geçen hafta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Kahire’ye yaptığı ziyaret Mısır’da tartışmalara yol açtı ve Washinton’ın İhvan ve Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile kurduğu ilişkinin nereye doğru evrildiğine ilişkin kimi soruların ortaya atılmasına yol açtı.

Ziyaret, İslamcıların Mısır’da iktidara geldiğinden beri iki taraf arasındaki uzlaşmanın altını çizdi. Analizcilere göre, ABD dış siyasetinin ana bölgesel hedefleri ile İhvan’ın pragmatik politikaları asla çatışmıyor.

Ekonomi işleri alanında uzmanlaşmış bir gazeteci olan Mahmud Kâmil’in de ifade ettiği üzere, Kerry’nin Özel Endüstri Bölgeleri’ne (ÖEB) yaptığı ziyaret esnasında yaşanan tartışmalarda da ana mesele buydu.

Yapılan sohbetlerde Mısır tarafı Özel Endüstri Bölgeleri ile ilgili anlaşmanın tadil edilmesini talep etti ama Mısır tekstilinin ABD piyasalarına gümrüksüz girişi ile ilgili, İsrailli tekstil sanayicilerinin de içerilmesini öngören kilit önemdeki anlaşma hükmünün bu tadilattan muaf tutulmasını istedi. Bunun yerine, anlaşmanın tatbik edildiği endüstri bölgesinin mevcut sayısının artırılması yanında, İsrailli muadillerinin payının azaltılması yönünde kimi arayışlar içine girildi.

Kâmil’e göre, son istek, mevcut Mısır hükümetinin, devrik cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek rejimi ile bağlantılı ve söz konusu anlaşmadan esas olarak istifade eden kesimi teşkil eden işadamlarını köşeye sıkıştırmaya dönük arzusunu yansıtmaktaydı.

ABD’nin Mısırlı İslamcılara dönük yaklaşımı da aynı ölçüde pragmatik.

Amerika ile ilişkiler uzmanı Amir Abdulati’nin ifadesine göre, senato dış ilişkiler komitesi başkanı olarak Kerry demokratik araçlarla iktidarı ele geçirmesinden beri İhvan ile ilişki kurulmasını savunan bir isim. Kerry için İhvan, ABD’nin bölgedeki çıkarların asla tehdit etmiyor ve İsrail ile imzalanmış Camp David anlaşmasına bağlı kalıyor.

Mısır’da iktidar İhvan’ın elinde olduğundan, Washington bu iktidarı Filistinli gruplar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmak istiyor. Bu baskı, özellikle İhvan ile bağlantılı Hamas hareketine yönelik olarak gerçekleşiyor. Ayrıca mevcut iktidar, Amerika’nın zaman içinde genişletilmiş olan bölgesel ajandasının uygulamaya sokulabilmesi için de kullanılıyor.

“[ABD] Mısır aracılığıyla Arap meşruiyetini inkâr eden ve bölgedeki İran etkisini destekleyen Şiî akımının yayılmasına karşı koymak için ülkede Sünnî İslamcı bir cumhurbaşkanının mevcudiyetini avantaja çevirmeye çalışıyor.” Abdulati’nin bir diğer tespiti de bu yönde.

Bu bağlamda ABD’nin Kahire üzerinde baskı uygulamak için elinde bolca “kart” mevcut.

Bu kartların arasında ülkenin uluslararası finansal kurumlarının kontrol edilmesi de var. Mısır’ın finansal krizini aşabilmesi için bu kurumlara yapılacak yardıma hayli ihtiyacı var (ziyareti esnasında Kerry de ABD’nin IMF kredisi için Mısır’ın yaptığı yeni teklifi destekleyeceğini söyledi.); karşılıklı ekonomik yardım ve çok amaçlı krediler; hayatî önemdeki askerî yardımlar ve insan hakları ile dinî hürriyete ilişkin soruların bastırılması da masaya konulan kartlar arasında.

Abdulati, temsilcilerle yaptığı görüşmeler sonucu İhvan üzerinde bir tür uluslararası meşruiyetin oluşmasını sağlayan ABD’nin aynı zamanda bu meşruiyet konusunda verdiği desteği çekmekte olduğunu da söylüyor.

İzb-ül Tayyib’e göre ise, Mursi’ye, yeni hükümetin ulusal ekonomiyi liberal politikalar ekseninde sürdürmesi ve batılı şirketlerle işadamlarının çıkarlarını tehdit edebilecek her türlü tedbirden uzak durması karşılığında, IMF kredisi üzerinden, Amerikan desteği alacağı sözü verildi.

Aynı şekilde Washington’ın İhvan’a verdiği destek, Mursi’nin İsrail karşıtı radikal bir pozisyon almama ve Mübarek rejimi süresince İhvan’ın şiddetle karşı çıktığı bir şey olan Camp David anlaşmasına bağlı kalmayı sürdürmesi ile de tutarlı. Tayyib’in ifadesiyle, Mursi bu alanda da Kerry’ye yeniden güvence verdi.

Tayyib’e göre, Mursi, Başkan Barack Obama’nın Mısır’ın ABD için artık stratejik bir müttefik olmadığını ima eden sözleri üzerinden endişe duymaya başladı. Tam da bu noktada Kerry kendisine, yukarıdaki koşullar yerine getirildiği sürece, ABD politikasında önemli bir değişikliğin olmayacağı teminatını verdi.

Ama Tayyib’in iddiasına göre, Kerry’nin Kahire ziyaretinin başarısına karşın Mübarek döneminde var olan ABD-Mısır ilişkisine benzer bir ilişkinin oluşma ihtimali de gayet düşük. Mübarek’in devrilmesinden beri Mısır ABD’nin İran gibi düşman bellediği ya da Çin gibi onun rakip gördüğü ülkelerle birlikte yeni köprüler inşa etti.

Ancak gene de bazı konularda Mısır’ın yeni yöneticileri Amerika tarafı ile aynı fikirde. Her iki taraf da Suriye konusunda aynı görüşte ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’dan kurtulmanın gerektiğini düşünüyor.

Abdurrahman Yusuf

0 Yorum: