23 Mart 2013

,

Devrim Bilimi


Birçokları için “diyalektik materyalizm” terimi, kafa karıştırıcı ve pek de aşina olunmayan iki kelimenin birbirine bağlanmasından oluşan bir tür jargon gibidir. Ancak bu kavram, suyun kaynamasından toplumun devrimci dönüşümüne dek her şeyle ilgili belirli bir anlayış geliştirmek gibi temel bir niteliğe sahiptir.

Diyalektik materyalizmin ne olduğunu anlamak için sıklıkla “diyalektik” ve “materyalizm”, bununla birlikte söz konusu iki kavramın karşıtları tanımlanmaya çalışılır.

Diyalektikle ilgili temel fikir, atomik yapıya ait en küçük ölçekten evrene ait en büyük ölçeğe dek her şeyin sürekli bir değişim sürecine tabi olduğunu söyler. Bu değişim, hem iç hem de dış etmenlere bağlı olarak oluşur. Pozitif ve negatif partiküllerden oluşan atom gibi her şey birbiriyle çelişki içerisindeki rakip çıkarlara ya da karşıt eğilimlere sahip iki parçadan oluşur. İç çelişkiler, bütün olarak bir nesnenin aslî değişim nedenidir. İç çelişkilerin her zaman belirli bir hareket ve gelişim içerisindeki, rakip ve çelişkili dış etmenlerle birlikte ele alınması gerekir. Doğal ve toplumsal dünya ile ilgili bu temel anlayış hiçbir şeyin sabit olmadığını söyler. Ayrıca, hiçbir şeyin başka bir şeyle birebir aynı olmadığı iddiasındadır. İster bir kilo şeker başka bir kilo şekerle isterse bir hükümet başka bir hükümetle kıyaslansın, arada belirli bir farkın olduğu gerçeği bir biçimde tespit edilecektir.

Diyalektik düşünmenin karşıtı, evrendeki her şeyin ve bunların niteliklerinin her zaman farklı biçim ve miktarlarda var olduğuna inanan metafizik düşünme tarzıdır. Metafizik, şeyleri mutlak biçimleri dâhilinde görür ve böylelikle açgözlülüğün ve zulmün toplumda her daim var olduğunu, dolayısıyla, toplumun kendisini sadece tekrarlamakla yetindiğini söyler. Bu tarih anlayışı nesneler için aslî değişim sebebi olarak dış etmenlere işaret eder, bu nedenle toplumun gelişimi coğrafyaya dayanılarak izah edilir, aynı coğrafyadaki ülkelerin gelişim açısından neden farklı düzeylerde olduğu ve toplumda birbirine rakip çıkarların nasıl oluştuğu gibi sorularla ilgilenilmez.

İnsanların zenginliğe ve lükse düşkünlükleriyle bağlantılı olarak kullanılan biçiminden farklı olan materyalizm kavramı, esasında insanların düşüncelerine, niteliklerine ve eylemlerine dair açıklamaya katkıda bulunan bir kavramdır. Materyalizm, tüm bu hususların insanları kuşatan maddî dünya tarafından biçimlendirildiğini söyler. Yani “bilinci belirleyen varlıktır.” Bu anlayış, algı ve düşüncenin insanın varoluşunu belirlediğine inanan idealizme aykırı bir yaklaşımdır. Dolayısıyla sağcı politikacılar, insanların öyle olmaya karar verdikleri için evsiz ya da fakir olduklarını iddia ederler. En uç biçiminde tüm maddî gerçekliğin ebedî bir varlık tarafından yaratıldığına dönük inanç, idealist felsefenin nihaî gerçekleşmesini ifade eder.

Bu noktadan itibaren diyalektiği ve materyalizmi birleştirmek, “her şeyin sürekli bir değişim içerisinde olduğunu” ve “algımızın maddî dünyaya dayandığını” söylemeyi ifade eder. Diyalektik materyalizm, toplumdaki sürekli değişimleri değerlendirmek ve toplumdaki gelişimi anlamak için bu araçları kullanır.

“Felsefeciler dünyayı yalnızca yorumladılar, oysa mesele onu değiştirmektir.” Devrimlerin nasıl gerçekleştiğine dair belirli bir anlayış sunan bir bilim olarak diyalektik materyalizmin kurucularından Karl Marx, ayrıca insanların toplumsal olguların anlaşılması ötesinde insanların etrafındaki dünyanın değiştirilmesinde aslî bir role sahip olduğuna inanır.

Mevcut düzeyinde kapitalist toplumdaki aslî çelişki, üretim güçleri (toprak, teknoloji ve altyapının insan emeğinin kârlılığı arasındaki ilişki) ile üretim ilişkileri (tüm fabrikalara, iş yerlerine ve toprağa bir avuç kapitalistin sahip olması, öte yandan milyarlarca insanın emeğini satarak var olabilmesi) arasındaki çelişkidir. Üretici güçlerdeki muazzam gelişme ile toplumun önemli bir bölümünü kontrol altında tutan ve tüm bu gelişimi kendi kârı için kullanan bu türden küçük bir grup arasındaki çelişki, söz konusu çelişkiyi çözecek mücadelenin zeminini de teşkil eder. Mazlumların mücadelesini de içeren sınıf mücadelesini kavramak, üretim ilişkileri ile üretim güçleri arasındaki söz konusu çelişkiye dayanan toplumsal hareketliliği kavramayı ifade eder. Bizim yüzde bire ve yönetici sınıfa karşı yürüttüğümüz mücadele, insanlığın geçmiş ve gelecek tarihidir. İşte tam da bu nedenle Marx’ın Komünist Manifesto’nun başında dile getirdiği biçimiyle, “bugüne kadar var olmuş tüm toplumun tarihi, sınıf mücadelesi tarihidir.”

Sürekli değişim ve gelişmeye dayanan bir bilim olarak diyalektik materyalizm, ne bir dogmadır ne de ebedî hakikatleri ifade eder. O, kapitalizmin nihai bir sona ulaştığını gösterir. Dünyadaki zenginliğin muazzam ölçülerde geliştiğini, ama ondan istifade edenlerinse sayıca çok az olduğunu söyler. Sosyalizm denilen geçiş aşaması, sömürülenlerin ve mazlumların bir araya getirilip toplumun yönetilmesini ve bir sonraki niteliksel gelişimi, tarihin yeni aşamasını temsil eden yeni bir üretim ilişkisini oluşturmayı anlatır. Diyalektik materyalizm, söz konusu çelişkileri anlamak ve tüm zayıflıkları ve güçlü noktaları bilince çıkartmak ve sosyalizmin kapitalist sömürü ve zulmün yegâne cevabı olduğunu göstermek için kullanılmalıdır. İşçilerle ve mazlumlarla yeni toplum mücadelesini inşa ederken ilişkiler kurmak için daha çok çalışmak ve nihayetinde kapitalizmi tarihin çöp tenekesine fırlatıp atmaksa devrimcilerin üzerine düşen bir görevdir.

S. Williams

0 Yorum: