09 Kasım 2011

,

Richard Dawkins


Evet, ben ateistim. Tanrı’ya inanmıyorum. Geleneksel dinlerin hiçbirisine inanmıyorum. Ama kafayı da bu konuya takmış biri değilim, hele hele bir İngiliz hiç değilim.

Richard Dawkins’in Tanrı Yanılgısı ve Christopher Hitchens’ın Tanrı Büyük Değildir isimli kitabı iyi bir kitap değil ve benim görüşümü hiç yansıtmıyor.

Evet, din adına hayli korkunç işler yapıldı. Umarım, İspanya’daki engizisyon, haçlı seferleri vb. ile ilgili olup bitenlere daha fazla sayıda Hristiyan kafa yorar.

Ama ateizmin hiç bahsetmediği bir konu var. Din, iyi şeyler de yaptı. Din, ille de zulümden dem vurmak zorunda değil. Misal, bazı dinler toplumsal adaletten bahsediyorlar. Dinle ilişkisi olmasa, kaç kişi şu hayırsever kurumlara bağışta bulunur ki? Ayrıca Martin Luther King’in bir Hristiyan, Malcolm X’in de bir Müslüman olduğunu unutmayalım.

Evet, inanmıyorum ama insanların yüzlerini neden dine çevirdiklerini de biliyorum. Üzerinde yaşadığımız dünya çok fazla kaotik. İnsanlar evlerini yitiriyorlar. Tarım Bakanlığı insanların %11,9’unun “yiyecekten mahrum” olduğunu söylüyor. Evsiz insanlara daha fazla rastlanılıyor. Herkes her ân işini kaybetme endişesi ile yaşıyor. Ve insanlar tutunacak bir şeyler arıyorlar. Yakında çıkacak bir Hillary Duff albümünden ya da bir ay sonra alacakları maaş çekinden daha kıymetli bir şeyin olduğunu bilmek istiyorlar.

Karl Marx’ın da “din halkın afyonudur” derken kastettiği tam olarak bu. Marx’ın döneminde afyon acıyı yatıştırmak ve “ruhsuz koşullar”da insanı sakinleştirmek için kullanılan bir şey. Aynı makalede Karl Marx, dinin “kalpsiz dünyanın kalbi” olduğunu da söylüyor.

Hitchens ve Dawkins, dünya sorunlarının kaynağının din olduğunu söyleyen entelektüel ve seçkinci bir hayal diyarında yaşıyor. Sanki insanlar, onlar gibi entelektüel olup da “bilimsel yöntem”i benimserlerse her şey yoluna girecekmiş gibi konuşuyorlar. Onlar, insanların dünyanın ötesinde neye inandıkları, ölümüne çile çekmeleri ve âdil olmayan savaşlarda kıyıma uğramaları ile hiç mi hiç ilgilenmiyorlar.

Bir ateist olarak değil de bir komünist olarak benim için önemli olan, insanların adaletsizliğe karşı mücadele etmeleri. İnsanların özelde “sınıf mücadelesi” ya da “İsa Mesih” için dövüşmeleri beni ilgilendirmiyor. Önemli olan, temel insanî ahlâk ya da tam da Martin Luther King’in söylediği üzere, “herhangi bir yerdeki adaletsizlik her yerdeki adalet için bir tehdittir” sözüne inanmak. Bu sözün dinî ya da dindışı dayanakları olup olmaması önemli değil.

Eğer Tanrı varsa, o âdil olmayan bir hükümete itaat etmeyi emrediyor olamaz. O, kadınların ve mazlumların “oldukları yerde” kalmalarını söylüyor olamaz. Gerçek manada hakikatin gücü olan bir Tanrı “yeni bir dünya için dövüşün” diyecektir.

Eğer bu sizin tanrınız ise siz ve ben, metafizik farklılığımıza rağmen, yoldaşız demektir.

Caleb T. Maupin

0 Yorum: