04 Kasım 2011

,

El Cezire


El Cezire, 2003’ten beri üst düzey yöneticiliğini yapan Veda Kanfar’ın istifası ardından, ciddi tartışmaların konusu hâline geldi. Wikileaks kaynaklı ifşaata göre Kanfar, ABD’nin baskısı sonucu Irak Savaşı’na dair yayın çizgisini değiştirdi. Kanfar’ın yerini, gazeteci olmayan, devlet destekli doğal gaz üreticisi Katar Gaz’da yöneticilik yapan kraliyet ailesi üyesi Ahmed bin Yasin Tani aldı.

Kanfar’ın istifası ve Wikileaks ifşaatı şu sorunun sorulmasını gerektiriyor: El Cezire nerede duruyor? O, bölgedeki halkları mücadelelerinde destekleyen bağımsız bir televizyon şirketinin idaresindeki popüler bir TV kanalı mı yoksa Katar’ın politik, ekonomik çıkarlarının bir yansıması ve aracı mı?

El Cezire 1996’da kuruldu. Esas olarak Katar kraliyet ailesi tarafından finanse ediliyor. Kanal, bölgedeki insanların duygularına hitap etme noktasında gayet başarılı. Arap dünyasındaki ayaklanmalardan çok önce, tam zamanlı yayıncılığı ve panarabizmle harmanlanmış yayın çizgisi ile İslamî duyguları ve liberal perspektifi birleştiriyor. El Cezire, her ne kadar kimi yollardan tartışmalı bir biçimde teşvik etse de, ayaklanmalarla ilgili rapor ve programları aracılığıyla, Ortadoğu’daki demokratikleşmede önemli bir rol oynuyor.

Kanal, devrim esnasında Mısır’da ve diğer yerlerde hükümetleri eleştiren yayın politikası sebebiyle, yasaklıydı. Otoriter rejimlere muhalif, milliyetçi, liberal, solcu ve İslamcı her türden kesime alan açtı, ayrıca ilgili otoriter rejimlerin temsilcilerine de konuşma imkânı verdi.

Veda Kanfar’ın ifadesiyle, “Yayın siyasetimiz değişmedi ve gerçekte bizi susturmaya çalışan her türden gayret bizi yüreklendirdi ve kararlılığımızı artırdı.” El Cezire’nin 1996’da kurulurken ortaya koyduğu şiar “her türden görüşü dinlemek”ti.

Bu pozitif özellikler, onun Katar’ın politik çıkarlarına hizmet ettiği gerçeğine karşı bizleri körleştirmemeli. Katar, devlet aygıtının ve ekonominin önemli bir bölümünün tek bir ailede toplaştığı bir krallık. Yerli unsurlar nüfusun yüzde yirmisini, yabancılar yüzde seksenini teşkil ediyor. Bu yabancıların önemli bir bölümü Filipinler ve diğer ülkelerin vatandaşları. Bunlar, gayet berbat koşullarda yaşamak zorundalar.

Katar, ABD’nin müttefiki. Bölgedeki en önemli hava üssüne ev sahipliği yapıyor. Ülke, Suudi Arabistan liderliğinde, Bahreyn, Kuveyt, BAE ve Umman’ın meydana getirdiği Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin de üyesi.

Bahreyn’deki halk ayaklanması devlet ve Konsey’in askerî müdahalesi ile bastırıldı. Müdahaleye öncülük eden Suudiler, destekleyen Katar’dı. Katar, İsrail’in başkent Doha’da ticarî bir temsilcilik açmasına izin verdi. Kısa süre önce devlete bağlı yatırım şirketi Katari Diar ırk ayrımcısı İsrail’in altyapı ve nakliyat işlerini yaptığından Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar (BDS) listesinde olan Veolia şirketinin yüzde beşlik hissesini satın aldı.

Diğer yandan Katar, Lübnan’daki Hizbullah’ı ve Filistin’deki Hamas’ı doğrudan ya da dolaylı olarak desteklerken ne denli güç olsa da, İran ile de diplomatik ilişkiler kurdu. Katar’ın çeşitli ülkelerdeki Müslüman Kardeşler’le de yakın ilişkileri mevcut. Müslüman Kardeşler, El Cezire’nin politik mesajı arkasındaki önemli bir politik güç.

Mısırlı âlim Yusuf Karadavi Müslüman Kardeşler’in ruhani lideri olarak kabul ediliyor. Karadavi kanalda program hazırlıyor. Suriyeli akademisyen ve muhalefet lideri Burhan Galyun geçenlerde, El Cezire’nin Arap coğrafyasındaki İslamcıları beslemesini ve onlara diğer politik güçler aleyhine daha fazla yer vermesini eleştirdi. Ancak bölgede çok sayıda politik gücün bulunması ve bunların öncü gücünün İslamî hareketler olmaması nedeniyle, yaşanan devrimler El Cezire’yi süreç içinde değişime zorladı.

Kanalda Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi üyesi ülkelere dönük eleştirilere asla yer verilmiyor. Bu ülkelerdeki halk gösterileri önemli addedilmiyor ve haklarında haber yapılmıyor. Örneğin El Cezire, Suudi muhalefetinin ekranlara çıkmasına asla izin vermiyor.

Bahreyn’deki halk ayaklanmasına dönük yapılan yanıltıcı haberler de bir başka örnek. Kanal, muhalefetten çok “İranî bir darbe”yi bastırdığını iddia eden rejime daha fazla yer veriyor. Bahreyn konusunda Mısır ve Tunus’a dönük yaptığı yayın faaliyetinden oldukça farklı bir hattı izliyor.

Libya ile ilgili yayın faaliyeti ise asileri ve NATO’nun askerî müdahalesini destekledi. Kanalda NATO’nun sivillere yönelik saldırıları ve asi güçlerin öldürdüğü Afrikalı göçmenler pek yer bulmadı. Söylentilere göre, Katar Ulusal Geçici Konsey güçlerine silâh, yakıt ve para gönderdi.

Katar Özel Güçleri, UGK’nin “Trablus Tugayı”nı eğitti ve Mahmud Cibril gibi üst düzey yöneticileri ile sıkı ilişki içinde, kapalı kapılar ardında, yeni Libya hükümetinin oluşumu için çalıştı. Cibril, Kaddafi rejiminin 2007’den itibaren yürürlüğe koyduğu reformları yöneten neoliberal bir iktisatçı. Ayrıca politik düzlemde gayet aktif olan Katar emirinin karısı Şeyha Muza’nın varlık yönetiminde çalıştı. Katar’ın UGK’ye dönük güçlü desteği, ileride emirliğe yüklü miktarda petrol rezervini garanti edecekmiş gibi görünüyor.

Mısır’la ilgili yayın faaliyeti her ne kadar devrimi desteklermiş gibi görünse de yapılan programlar ve verilen haberler esas olarak Kahire ve diğer şehirlerdeki gösterilere odaklandı. İşçi grevlerine çok az yer verildi, hatta bu grevlerden hiç söz edilmedi desek yeri. Zira grevci işçilerin görüntüleri, Katar’da ve diğer Körfez Ülkeleri’nde berbat koşullarda çalışan göçmen işçilere maazallah ilham verebilirdi. Aynı şekilde Mübarek’in istifası ardından, Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e yönelik eleştiriler de ekranlarda pek fazla yer bulamadı.

Katar ve farklı ülkelerdeki Müslüman Kardeşler arasındaki politik bağlantılar açık biçimde finansman tedariki üzerinden kuruluyor. Ancak öte yandan Katar, ayrıca neoliberal politikaları, İsrail’deki statükoyu ve ABD’yle kurulmuş sıkı ilişkiyi kapsamlı bir biçimde destekliyor. El Cezire, Müslüman Kardeşler’in bulunduğu ülkelerde oynadığı rolü kendince teşvik ediyor.

El Cezire’nin rolü, kimi vakit halk hareketleriyle benzer hedefleri güdüyormuş gibi görünse de Katar’ın politik ve iktisadî çıkarlarına ait bir araç olarak anlaşılmalı. Devrimler, El Cezire dâhil, bölgedeki birçok aktörün ve politik grubun arasında ciddi çelişkilerin olduğunu gösteriyor.

Joseph Daher
5 Ekim 2011
Kaynak

0 Yorum: