Futbol, sadece futbol değil. Kolektif ve kitlelere
dair. Bugün maç seyircisinin azalmasıyla ilgili şu makul yorum daha sık
dillendiriliyor: “Eskiden taraftar vardı, şimdiyse müşteri. Müşteri de
parasının karşılığını istiyor, bulamayınca başka alanlara kayıyor.”
Kulluktan yurttaşlığa, taraftarlıktan tüketiciliğe…
Geçiş süreci bu. Solun kendisini tanımladığı yer de burası. Başka coğrafyalarda
onlarca yıllık karşılığı olan sol muhalif taraftarlık kültürü, bizde pek yeni.
Bugünse ancak taraftarın tüketiciye dönüştüğü yerde alan bulabiliyor. Sol,
sadece tüketim nesnelerini örgütleyebiliyor.
Gezi’de Çarşı, Taksim’e girdikten sonra Optik
Mehmet’in resmi olan devasa bir pankart asıldı AKM’ye. O, şu sözlerin
sahibiydi:
“Herkes
kuru-pilav yiyecekti. Hesabı ödemeye gittim. Lokanta sahibi bir de yoğurt
yendiğini söyledi. Kan beynime sıçradı, lokantayı birbirine kattım. Baktım ki
en yakın arkadaşım Selim yemiş yoğurdu. Papaz olduk. Olabilir, canı yoğurt
çekmiştir. Keşke hepimiz yeseydik. Bütün kızdığım nokta buydu.”[1]
Yani ortada bir para, gidilmiş bir deplasman,
yenilecek bir tabak yemek vardı.
Gezi’yi canı yoğurt çekenler mahvettiler. Optik’in
dostlarını kullanıp, kâğıt mendil gibi kenara attılar. Kimse, onların öncü,
lider, söz sahibi olmasına izin vermedi. Şimdi MHP’deki küskünlerden, CHP’deki
kırıntı solculuktan, esecek rüzgârlardan medet umuyorlar. Ve sadece yoğurt
sevenlere, bireyliğine halel gelmesin isteyen tüketici bireye sesleniyorlar.
Yüksek siyaset erbabı olmanın hazzını seviyorlar.
Abileri EMEP’ten görüp sanat merkezi açanlarsa ancak
iki bağlama bir dümbelekle hayır şarkısı söyleyebiliyorlar. Aslında “şarkı”
dedikleri bir türkü. Yaratıcılık namına bir şey yok. Kötü yorum, kötü çalgı.
“Çok avamlaşınca çok kitleselleşiriz” yanılgısı. Müzik işlerini bunlar, mizah
işlerini de Halkevleri üstlenmiş anlaşılan.
Sanat savıcıları, tek değil “çok adama biat”i
savunduklarını söyleyerek başlıyorlar. Maça gelen yeni müşteriler gibi, “benim
bir oyum var, her şeye yeter” diyorlar. Onca zulmün orta yerinde fazla
eğleniyorlar. Kimsenin dans edemediği günlerde devrimciliği dans, dansı
devrimcilik kabul ediyorlar. Böyle çok olunacak vehmi her yanı kaplıyor.
Şarkı dedikleri türkünün sözleri, Kazak Abdal’ın Eşeği
Saldım Çayıra şiiri. Ruhi Su[2] da söylemiş. Kemalist tedrisatın en ileri
unsuru olarak Ruhi Su, sosyalist zemine ait bir isim. Öleli 32 yıl olmuş ama
sol örgütler o kemalizmi, ürettikleri “sanat”sa Ruhi Su’yu aşamamış.
Çünkü münkir münafığa edilen küfür, hayır reklâm
müziğine, jingle’ına dönüşmüş. Hakikati inkâr, ezilenlerin arasına sokulan
nifak, düşman değil, dost kılınmış. Belki de sırf çok “ataerkici”, çok küfür
içerdiği için bu türkü seçilmiş. Bağlamından sökülüp alınmış. Âşık Veysel’in “o
pencere kenarına konulan bir saksı çiçeği” dediği Ruhi Su, bu gençlerin elinde
Valentine’s Day’e has suni güllere, kartpostallara dönüşmüş. Burada bir
belirgin anlayış, sığ bir âdet söz konusu. Kardeşleri Bandista[3] da geçmişte
Arapların devrim marşlarından Unadikum’un şehidlere dair özünü silip
yerine, “bizde şehit yok, insan var” diyordu.
Evet, kulluktan yurttaşlığa, taraftarlıktan
tüketiciliğe doğru dönüşümü, devrimin ve sosyalizmin ilerleyişi zannedenler
var. İlerleyiş dedikleri, teorik ve pratik anlamda devrimin ve sosyalizmin
tasfiyesinden başka bir şeyi ifade etmiyor. Bugün bölge tarihinde bir devrim
olan İran’a dair haberler vaveyla ile paylaşılıyor. Haksöz[4], İleri
Haber ve Gerçek[5] aynı kaynaktan, aynı haberin altına imza atarak
geçiyor. Birinin vantrologu devlet, diğerininki burjuvazi.
Köyleri harab edenlere edilen küfür, toprağa düşen
canlar, fasulyenin yanına kırılan soğan, zeybeğin yere vuran dizi, bağlamanın
döşüne vuran parmak, gerilen tel “hayır” demiyorsa, o “yurttaş” ve
“tüketiciler”in ağzından çıkan kelimelerin bir hükmü yok. Çok olacağım derken,
azı azaltmanın, biricikliğe tapmanın mânâsı yok.
Eren Balkır
19 Şubat 2017
Dipnotlar:
[1] Cem Semercioğlu, “Beşiktaş Tribününün Yılmaz Güneyi”, 1 Temmuz 2013, Birdirbir.
[2] Eşeği Saldım Çayıra, Ruhi Su, Youtube.
[3] Eren Balkır, “Zaten”, 1 Ekim 2014, İştirakî.
[4] “Ahvaz Halkı İran Rejimine Karşı Meydanlarda”, 19
Şubat 2017, Haksöz.
[5] “İran’da İsyan”, Gerçek.
0 Yorum:
Yorum Gönder