Sarekat İslam (İslam Birliği) 1912’de kuruldu.
Kuruluşu, Doğu Hint Adaları’nda hem İslam hem de politik hareketlilik açısından
yeni bir dönemin başlangıcını teşkil eder. Hareket, ilk başta oldukça dar
amaçlara sahiptir. 1909’da Sarekat Dagang
Islam ("Müslüman Tüccarlar Derneği) adıyla kurulmuştur. Kurucusu, o
dönemde iflas etmiş olan Cavalı aristokrat ve tüccar Raden Mas
Tirtoadisoerjo’dur. O ve diğer tüccarlar, örgütü ilk başta bir dernek olarak
kurmuşlardır. Derneğin amacı Çin’in ekonomik hâkimiyetine karşı çıkmaktır.
On dokuzuncu yüzyılın sonundan itibaren Çin batik
elbise ve kretek sigaraları gibi eskiden Cavalıların hâkim olduğu küçük iş
kollarını ele geçirmeye başlamıştır. Dernek, o dönemde Çin karşıtı başarılı
boykot ve propaganda çalışmaları yürütmüş, devleti karşıya almıştır. Batik
imalatçısı olan üyesi Hacı Samanhudi (sonrasında Hacı Ömer Said Tjokroaminoto
ismini almıştır) derneği yeniden kurmuştur.
1882’de doğan Tjokroaminoto, Cava bürokrasisinde
alt düzey bir devlet memurudur. Eğitimini yerli halktan memurların gittiği
okuldan almıştır (OSVIA, Opleidingsschool
van Inlandschen Ambtenaren). Üç yıl bürokraside görev almış, sonrasında
başka mesleklerle uğraşmış, bu sayede tüm Cava’yı gezmiştir. 10 Eylül 1912’de
kurduğu yeni örgütün adı Sarekat İslam’dır.
Derneğin ticaretle alakası ve Çin karşıtı unsurlar
Oetoesan Hindia ("Hint Adaları
Habercisi") isimli dergide belirgindir. Ancak dernek, zamanla bir kitle
hareketine dönüşür. Artık üyeleri ilk kuruluşta yer alan isimlerden çok
farklıdır. Ciddi bir büyüme kaydeden örgüt çeşitli unsurları kucaklar. Sadece
ilk kuruluşunda yer alan küçük Müslüman girişimciler yoktur, camilerden,
Müslüman reformistlerden ve köylülerden çok sayıda insan örgüte akar. 1914 gibi
erken bir tarihte üye sayısı 360.000’i aşar. İlk kongresini gerçekleştirdiği
Haziran 1916’da ise sırf Cava dışından seksen bin üye kazanır.
İslam, politik hareket ve kitle seferberliği
açısından yüzlerce yıl öncü bir rol oynamıştır. Ama bu seferberlik, Cava’da
örgütsel form açısından hep modern öncesine has özellikler barındırmış, hareket
çoğunlukla babadan oğula geçen aristokrasilerin veya cami okulları ile
tarikatlarla ilişkili seçkinlerin öncülüğünde ilerlemiştir. Cava’da İslam adına
yürütülen politik faaliyet, prenslerin güdümünde gelişmiş, İslam çoğunlukla
Cava’da İslam öncesinde varolan politik değerlere tabi olmuştur. Birçok İslamî
kavram, krallığın merkezde olduğu siyasî hayata uydurulup yeniden tarif
edilmiştir. Buna göre yönetici (ngawula)
en yüce ahlâkî mertebedir. Cava kralları vahiyle ve Peygamberliğin nuru ile
kuşandıklarını iddia etmişlerdir.
Sarekat İslam’ın kuruluşu ile birlikte İslam,
eskinin o kralcı ideolojisinden ve babahancılığa has hareket tarzından
kurtulmuş, politik hayatın cemaatten (Gemeinschaft)
çok cemiyet (Gesellschaft) temeli
üzerinden biçimlenmesini mümkün kılmıştır.
Endonezya’nın İslam’ın kalbi (Mekke-Medine) ile
kurduğu bağlar da bu süreçte önemli bir rol oynamıştır. On dokuzuncu yüzyılın
sonundan itibaren hacıların sayısında ciddi bir artış yaşanmış, geri dönenler,
İslamî kurallara daha da sıkı bir biçimde bağlanmış, ayrıca ülkeye ülke
dışındaki politik ve askerî gelişmelerle ilgili daha doğru bilgiler
taşımışlardır.
Ülkede Sarekat İslam, ekonomik modernleşmenin
köylülüğün sırtına binmesi karşısında gelişen tepkileri örgütlemiş, bu sürecin
sömürgecilerin himayesinde gerçekleşmesini eleştirmiş, Çinli tefecilerin
köylüleri borçlandırmasına, vergi yükü altında onları ezmesine karşı çıkmıştır.
1913-14’te ülke Çin karşıtı öfkenin zirveye
ulaştığı dönemdir. O günlerde “ben Müslümanım” demek, sömürgeciliğin kurduğu
ırka dayalı hiyerarşinin en altında olanlar açısından, Hollandalıların onlar
için kullandığı inlander (yerli)
tabirinin bahşettiği kimlikten daha olumlu bir kimlik kazandırmaktadır. Bahsi
geçen hiyerarşiye göre Cavalılar Hollandalılar, Avrasyalılar ve Çinlilerden
sonra gelmektedirler. Sarekat İslam, sahip olduğu o ismiyle bir kimlik sorununa
ve haksızlığa işaret etmektedir.
Buna ek olarak lider konumunda bulunan
Tjokroaminoto, bir miktar mesihçi inanışlara sahip, karizmatik bir isimdir.
Zamanla bu hareket, iki milyon üyeye ulaşmıştır.
İslam, Hint Adaları’ndaki politik alana modern
kavramların girmesini sağlamıştır. Sarekat İslam’ın kurulduğu dönemde sosyalist
fikirler de önemli bir varlık alanı bulmuştur. Hollandalı sosyalist Sneevliet, Mayıs
1914’te ISDV’yi (Indische
Sociaal-Demokratische Vereeniging -Hint Adaları Sosyal Demokratik Birlik)
kurmuş, Avrasyalılarla kurulan ilişkilerin başarılı bir sonuç vermemesi
üzerine, yüzünü Sarekat İslam’a çevirmiştir. Sarekat İslam’ın Semarang kolu 1916’dan
itibaren sosyalist hareketin merkezi olur. Bu kolun başında on yedi yaşındaki,
Semaun isimli bir gençtir.
O dönemde Semarang, Hint Adaları’nda en ilerici ve
liberal kent durumundadır. Burası demiryolu ve hizmet sektöründe yeni yeni
oluşmaya başlayan işçi sınıfının ve sendika faaliyetlerinin rahmidir. Sarekat
İslam’ın 1917’de gerçekleştirdiği ikinci konferansta Semarang grubu hamle yapıp
örgütün programına “günahkâr” (yani yabancı) kapitalizmle mücadeleyi sokmuştur.
Sonrasında bu ifade en genel mânâda “kapitalizmle mücadele” olarak
genişletilmiştir.
Ekim Devrimi’ sonrası Semarang grubu daha da
güçlenmiştir. Bu devrim sayesinde Sarekat İslam’ın da üye sayısı epey artmış,
Cava’nın iki ünlü aristokrat kökenli ismi Darsono ve Surjopranoto örgüte dâhil
olmuştur. Başını Abdul Muis ve Hacı Agus Salim’in (ki bu isim ilk başta Sarekat
İslam’a ajan olarak girmiş ama sonradan örgütün davasına bağlanmıştır) çektiği
muhalefet grubu, sömürgecilerin kontrolündeki hükümetin piyonu
değerlendirilmiştir. Örgütün üçüncü konferansında Tjokroaminoto iki hizbi
uzlaştırmayı bilmiştir.
1919, Cava’da kargaşanın hâkim olduğu bir yıldır.
Aynı yıl içerisinde zorla çalıştırılmayı reddeden köylüler şeker
plantasyonlarını ateşe verirler. Sulawesi ve Batı Cava’da ilk olaylar patlak
verir. Batı Cava’daki olayda askerler, pirinç vergisini ödemeyi reddeden Hacı
Hasan ve ailesini kendilerini kapattıkları evi ateşe vererek katlederler.
Kimilerinin iddiasına göre, Sarekat İslam
içerisinde gizli faaliyet yürüten, “B Seksiyonu” isimli bir bölüm mevcuttur. Bu
ekibin amacı, sömürgeci idareyi devirmektir. Sömürgeci güçler ve Avrupalılar,
Müslümanların bu gizli faaliyetlerinden ürkerler. Devlet, Sarekat İslam’ı kuran
orta sınıfa mensup Müslümanları örgütten ayırır. Öte yandan Snouck
Hurgronje’nin sömürgeci hükümete öneri olarak sunduğu, İslam’a yönelik liberal
yaklaşım da ciddi bir itirazla karşılaşır.
Mayıs 1920’de Hint Adaları Sosyal Demokratik
Birlik [ISDV] ismini Perserikatan Komunis
di Inida (Hint Adaları Komünist Birliği sonrasında da Partisi olarak
değiştirir). Temmuz 1920’de Komintern, Sneevliet’in işbirliğinin sürmesi
gerektiğine dair önerisine karşın, panislamik hareketlerin Türk emperyalizmini
güçlendirmesi sebebiyle, bu türden hareketlere karşı çıkılması gerektiğine dair
bir karar alır. O dönemde Sarekat İslam, hilafetin desteklenmesi amacıyla bir
komite kurmuştur. Bu noktada partinin sosyalist kanadı ile panislamik kanat
arasındaki ayrışma da daha fazla belirginleşir. Uzlaşma sürecinin mimarı olan
Tjokroaminoto, Garut olayında yer aldığı iddiası ile tutuklanır.
Onun yokluğunda, Ekim 1921’de toplanan konferansta
Hacı Agus Salim, Sarekat İslam’da parti disiplinini devreye sokar. Bu hamle,
İslamî hareketle sosyalist-marksist hareketin ayrışmasına, sonrasında da
partinin şubelerinin kontrolüne dönük savaşa yol açar. Örgütsel kopuşa rağmen
halk katında İslamî komünist hareketler varlığını sürdürür. Örneğin bu
çalışmalardan birinin başında, halktan epey destek gören, Solo’da faaliyet
yürüten Hacı Misbah bulunmaktadır. Onun peşinden giden köylüleri asıl
etkileyen, adaletin herkes için uygulandığı asr-ı saadetin yeniden teşkil
edilmesi fikridir. Sarekat İslam, parti disiplinini tatbik ettiği günlerde
Misbah Endonezya Komünist Partisi’nden yana saf tutar. Bunun üzerinde devlet
Hacı Misbah’ın faaliyetlerine yasak getirir.
Ocak 1922’de devletin işlettiği rehin
dükkânlarındaki emekçiler greve gider. Ülkede ilk kez bu kadar kapsamlı bir iş
yavaşlatma eylemine tanık olunur. Greve bir dizi politik örgüt de destek verir.
Ardından Sarekat İslam’a ağır bir darbe indirilir, kapsamlı bir tutuklama
süreci devreye sokulur, örgütün liderleri sürgüne gönderilir. Bu momentte
Endonezya’daki muhalefet hareketlerinin arasındaki uçurum iyice derinleşir.
Sömürgeci hükümet daha fazla baskı uygulamaya başlar. Liderlerini yitirmiş olan
EKP’de başa Semaun geçer. Sarekat İslam’ın başında ise artık Tjokroaminoto vardır.
Tjokroaminoto, o dönemde Islam dan
Sosialisme [İslam ve Sosyalizm] isimli çalışmasını kaleme alır. Kitapta
yazarın Marksizm ile ilgili yaklaşımının daha da sağlam bir temele kavuştuğu
görülür. İslamî sosyalizmin en mükemmel sosyalizm olduğunu göstermeye çalışan
Tjokroaminoto, bu noktada halifeler döneminde işleyen toplumun yeniden
inşasından ve Hz. Muhammed’in öğretilerinin uygulanmasından bahseder. Onun
ifadesiyle toprak devlete yani halka ait olmalı, toplum ne otokratik ne de
bürokratik bir yapıya sahip olmalı, ordu halkın ordusu olmalıdır.
Yürürlüğe sokulmasını önerdiği sosyalist
düzenlemeler riba, zekât, hayır kurumları, Cuma namazlarında ve Hac vazifesinde
hâkim olan eşitlikçilik ile alakalıdır. Kitabında Tjokroaminoto Allah’ı inkâr
edip maddiyata taptığı gerekçesiyle tarihsel materyalizmine saldırır. Bebel’in
“Tanrı insanı değil, insan Tanrı’yı icat etti” sözünü ağır bir dille eleştirir.
Kitabın büyük bir kısmı, özelde sosyalist fikirler değil, eşitlik, özgürlük,
kardeşlik idealleri etrafında döner. Bu da dönemin Müslüman düşünürlerinin
İslam’ı, liberal ya da sosyalist, Batılı politik düşünceler bağlamında
meşrulaştırma ihtiyacı duyduklarını ortaya koymaktadır.
1926’daki başarısız ayaklanma girişimi sonrası
komünist partinin imha edilmesi ardından, Aralık 1927’de ilk Endonezyalı politik
partiler federasyonu (PPPKI: Permufakatan
Perhimpunan Politick Kebangsaan Indonesia, “Endonezya Politik Dernekler
Birliği”) kurulur. Böylelikle tüm politik partiler “Endonezya” kelimesini
kullanmak suretiyle kendilerini milliyetçi temelde (yeniden) tanımlamak zorunda
kalırlar.
Sarekat İslam ismini Partai Sarekat Islam Indonesia (“Endonezya İslam Birliği Partisi”)
olarak değiştirir. Tjokroaminoto’nun 1934’te ölmesi üzerine bu parti nüfuzunu
epey yitirir ve 1937 sonrası bir dizi hareket ayrışarak farklı partiler
kurarlar. Bu partiler, süreç içerisinde Muhammediye ve 1926’da kurulan
Nahdatu’l Ulema’yı içine alan İslamî örgütler alanına dâhil olur.
Sömürgeciliğin baskıları arttığından, Sarekat İslam’ın kitlesel seferberlik
noktasında elde ettiği ilk başarıyı yinelemek imkânsızlaşır. 1939’da diğer tüm
politik partilerden hâlâ daha büyük bir yapıyı ifade etmekte olan PSII’ın
sadece 12.000 üyesi vardır. Bu parti, Japon işgali ile birlikte dağılır. Kasım
1943’te Japonlar Madjelis Sjuro Muslimin
Indonesia (“Endonezya Müslüman Şurası’nı ya da Mescumi’yi) kurarlar. İslam
adına faaliyet yürütecek tek örgüt olarak kurulan bu birlik, Nahdatu’l
Ulema’nın ayrıldığı 1952 yılına kadar varlığını sürdürür. 1955’te yapılan ilk
seçimlerde bir dizi İslamî parti yarışır. Oyların çoğunu almalarına karşın bu
örgütler, İslam üzerine kurulu bir hükümet kurmak için işbirliği içerisine
giremezler.
Genel anlamda Sarekat
İslam’ın tarihi, Endonezya’daki politik İslam’ı tüm yönleriyle yansıtan bir
yığın örnekle dolu bir tarihtir. Örgüt, süreç içerisinde kitle seferberliği
konusunda muazzam bir kapasiteye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Sarekat
İslam, rakip geleneksel ve modern ideolojilere hitap etmenin gerekliliğinin,
ayrıca iç ayrışmaların kitledeki desteğin politik hâkimiyete dönüştürülmesine
mani olduğunun bir delili gibidir.
Ann Kumar
[Kaynak:
The Encyclopaedia of Islam, Cilt. 9,
Brill, 1997, s.51-53]
0 Yorum:
Yorum Gönder