Her ne kadar olumsuz bir
nitelik arz etse de bu önemli bir ifşaattır. Bu hakikat en azından
vatanseverliğimizin boş olduğunu görme konusunda bizleri eğitmiş, devlet
sistemimizin anormalliğini göstermiş, büyük bir utançla yüzlerimizi saklamaya
itmiştir. Bana bakıp gülüyor ve şunu soruyorsun: Bu bize ne kazandırdı? Utanç
devrim yapamaz ki. Benim cevabımsa şu: Utanç zaten bir tür devrimdir. Utanç,
Fransız Devrimi’nin 1813’te Alman vatanseverliği karşısında kazandığı zaferdir.
O insanın kendi içine dönen bir tür öfkedir. Eğer tüm bir millet gerçekte
utanma nedir bilirse, sıçramaya hazırlanmak için yere çöken bir aslan hâline
gelir. Kabul ediyorum, Almanya’da utanmanın izine bile rastlanmamaktadır.
Aksine bu sefil halk hâlen vatanseverdir. Ama yeni şövalyenin [IV. Frederick William]
kurduğu bu saçma sapan sistem olmasaydı, hangi sistem bu vatanseverliği
devredışı kılmaya mahir olacaktı ki? Despotizmin bizi sahnelemeye mecbur ettiği
komedi bu şövalye için tehlikelidir, geçmişte İskoç ve Fransız Krallığı'nda
sergilenen trajedi kadar tehlikelidir. Uzun süre bu komedi fiiliyatta
gerçekleşen bir şey olarak görülmese bile, o pratikte bir devrime varacaktır.
Devlet, bir tür palyaço oyunu hâline gelen, ciddi bir meseledir. Aptallarla
yüklü olan bu gemi, muhtemelen rüzgârın inayetiyle bir süre daha yol alacaktır,
ama esasta o kadere inanmadığından halk illaki o kaderiyle yüzleşecektir. Bu
kader yaklaşmakta olan devrimdir.
Karl Marx’tan Arnold
Ruge’ye
Hollanda’ya giden kanal
teknesinde
Mart 1843
0 Yorum:
Yorum Gönder