17 Ağustos 2016

,

Özgür Basın Susmayacak

Özgür Basın Susmayacak, Direnmeye,
Mücadeleye Devam Edecek!

Milliyetçi Cephe İttifakı, ülkede muhalif olan sosyalist, demokrat, Kürd özgürlük hareketlerine karşı oluşturdukları cadı avı ve soykırım operasyonuna Özgür Gündem gazetesini kapatarak ve gazetede çalışanları faşist bir biçimde darp ederek gözaltına almıştır.
Türk militer devletinin kuruluşu ile başlayan militer diktatörlük çeşitli dönemlerde faşist askerî diktatörlükle yer değiştirerek devam etmiştir. Kürd ve Alevi halkına karşı soykırım operasyonları 1930’larda, 1938 Dersim katliamında ve günümüze kadar devam ederek gelmiştir.
27 Mayıs askerî faşist darbesi, ülkede gelişen ekonomik ve siyasi kriz karşısında her türlü siyasi derneği ve Demokrat Parti’yi kapatmış, Başbakan Adnan Menderes’i ve bakanlarını idam etmiştir.
Muhaliflerin kesimlerin gazeteleri kapatılmış, bu kişiler cezaevine doldurulmuş, askerî sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıp cezalandırılmışlardır. Böylece “demokrasi” adı altında askerler meydanlarda demokrasi nutukları atarak zafer kutlamıştır.
Askerî faşist darbe generali Cemal Gürsel’in resimlerini toplum korkudan çerçeveleterek işyerlerinde gözükecek şekilde duvarlarına asmıştır. Askerler demokrasi adına anayasa hazırlatarak ülke o askerî darbe anayasaları ile yönetilmiştir.
1971’de 12 Mart askerî faşist diktatörlük geldiğinde Demirel şapkasını alarak istifa etmiştir. Askerî faşist sıkıyönetim mahkemeleri ne kadar devrimci muhalif kesim varsa vatanı kurtarmak adına cezaevlerine atmıştır. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan askerî sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanarak 6 Mayıs 1972’de idam edilmiştir.
Devrimciler, sosyalistler, demokratlar, Kürdler yine askerî cezaevlerine doldurulmuş, sendikalar, partiler, dernekler kapatılırken hukuk askıya alınmış, askerî sıkıyönetim mahkemelerde yargılanmışlardır.
Her nedense askerî darbe sonrası CHP parlatılmış, iktidar olması için askerî darbelerin desteğini almıştır. Ecevit de 12 Mart askerî faşist darbe sonrası sahneye çıkarak “Karaoğlan” sloganlarıyla meydanlarda CHP’yi birinci parti yapmış ama tek başına bir türlü iktidar olamamıştır. CHP-MSP koalisyonu kısa süreli olmuştur. İlkin Kıbrıs’a savaş ilan edilmiştir. Yüz binlerce askerin kanını dökerek Kıbrıs adasını işgal etmişlerdir Bu işgal ne Kıbrıs halkını memnun etmiş, ne de savaşı yapanlar zafer elde etmişlerdir.
12 Eylül askerî faşist darbesi ile birlikte yine sendikalar, dernekler, partiler kapatıldı. Anayasa, parlamento iptal edildi. Askerî sıkıyönetim ilan edilerek ne kadar devrimci, sosyalist, demokrat, Kürdler hedef tahtasına konularak onlarcası askerî faşist sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanarak idam edildi.
Milyonlarca insan işkence tezgâhlarından geçerek cezaevlerine dolduruldu. Diyarbakır Cezaevi direnişin adı ve tarihidir. Kemal Pirler, Mazlum Doğanlar ve arkadaşları direnişleri ile destan yazdılar.
Her askerî darbe sonrası olduğu gibi alanlarda faşist Kenan Evren az demokrasi nutukları atmadı. 12 Eylül askerî faşist anayasası hazırlandı, ülke 36 yıl askerî faşist anayasası ile yönetildi.
12 Eylül askerî faşist diktatörün devrimci ve sosyalist hareketi ezerken yerine İslamcıları, tarikatları destekledi, İmam-Hatip okulları, Kuran kursları açıldı, miting meydanlarında elde Kuran dolaştılar.
Böylece ülkenin dokusunu değiştirdiler. Bugünkü AKP kurmayları ve Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve diğer İslamcı hareketler Şeriatçı tarikatlar 12 Eylül askerî faşist diktatörlüğünün çocuklarıdır. Onların ellerinde büyütülmüş, geliştirilmiştir.
Bunları niye anlattım; Geçmişimize bakmadan günümüze bakamayız. 15 Temmuz askerî darbe sonrası Erdoğan “Başkomutan benim” diye çıktı ortaya.
Böylece Yenikapı ile başkomutanlığını pekiştirmek ve elini güçlendirmek için FETÖ’yü hedef tahtasına koyarken, asıl amaç, geçmişteki askerî faşist darbeler gibi, önce sağ gösterip sola, sosyalistlere, devrimcilere, demokratlara, Kürdlere yöneldi. Bugün de aynı sahne yine tekrarlanmaktadır, cadı avı altında hedef FETÖ değil, sosyalistler, devrimciler, demokratlar ve Kürdlerdir.
Yenikapı Başkomutanı ve Milliyetçi Cephe İttifakı ile on binlerce kamu emekçisi işten atıldı, cadı avı ile FETÖ operasyonu adı altında 15 bin insan tutuklandı ve halen gözaltılar, tutuklamalar devam etmektedir.
Askerî darbenin ertesi günü Milliyetçi Cephe ortaklığını daha da geliştirerek ülkede OHAL ilan edildi. Ülkede ve özelikle de Kürdistan’da darbe öncesi zaten aylardır, devam eden sokağa çıkma yasakları halen devam etmekteydi. OHAL’e Kürdistan halkı 90 yıldır alışkındır. Anayasa, hukuk, parlamento rafa kaldırılarak 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra kurulan Milliyetçi Cephe İttifakı ülkedeki ve Kürdistan’daki savaşı yürüttüler.
HDP’li seçilmiş vekillerin dokunulmazlığı kaldırılırken, Kürdistan’da katliam yapan askerlere dokunulmaması için yasa çıkarmışlardır. Kürdistan’ı bombalayan, tanklarla top atışına tutan, yakan, yıkan, Kürd şehirlerini, ilçelerini harabeye çeviren askerler FETÖ üyesi olma suçuyla tutuklanmışlardır.
Ülke artık OHAL kararnameleriyle yönetilmekte, Yenikapı Başkomutanı ne emrederse o kanun olarak yürürlüğe geçmektedir. OHAL bünyesinde Kürdistan’da, seçilmiş belediye eşbaşkanları tutuklanırken, kararname ile kayyum atayacaklarını söylüyorlar, yani Kürdistan halkının iradesini elinden alamaya çalışmaktalar.
İşçi hakları geri alınmış, grev ve direniş yasaklanmış, yirmi birinci yüzyılda köle-işçi düzeni iyice kökleşmiştir.
Sanatçılar, yazarlar, akademisyenler, gazeteler susturularak, ötekileştirilerek kendi Milliyetçi Cephe medyasının sesi ile topluma tek yönlü yalan haberle halkları kandırmak, uyutmak istemektedirler.
Tabii ki, duyarlı kamuoyu hariç kendi tabanlarını bir ay boyunca alanlara çıkartıp her türlü şovu yaptırırken demokrasi oluyor. Muhalif kesimin her türlü gösteri ve yürüyüşü ise yasadışı ilân ediliyor.
Halkı doğru ve gerçekçi haberleri ile aydınlatmaya devam eden Özgür Gündem, gazetesi dün hiçbir uyarı ve tebligat yapılmadan, faşist polisler tarafından basıldı. Çalışanları darp ve işkenceye maruz kaldı ve gözaltına alındı. Devamında gazete kapatıldı.
Özgür Gündem gazetesinin başına ilk defa böyle bir şey gelmiyor 1990’lardan günümüze kadar sürekli baskı altında olan gazete 1993’te bombalanmıştı. Özgür yayıncılık adına hiçbir dönem militer devlete ve faşist yönetimlere boyun eğmeyerek, diz çökmeyerek doğruları söylemeye, yazmaya devam etmiştir. Bundan sonra da devam edecektir.
Milliyetçi Cephe faşist ittifakına dün bir yenisi daha eklenmiştir. “SADAT”ın sahibi baş danışman oldu. Böylece Kürdistan’da yapılan katliamlar bizzat Yenikapı Başkomutanı tarafından üstlenilmiş oldu.
Özgür Gündem gazetesine ve çalışanlarına geçmiş olsun. Susmak yok, direnmeye, mücadeleye devam! Özgür Gündem yalnız değildir.
Mehmet Özcan
17 Ağustos 2016

0 Yorum: