07 Ağustos 2016

,

Demokrasi Cephesi


Milliyetçi Cephe Değil Demokrasi Cephesi Kazanacak
15 Temmuz askerî darbe girişimin üzerinden 22 gün geçti. Böylece AKP hükümeti ve reisi, ABD, AB ve diğer ülkeler nezdinde yitirdiği prestijini, itibarını yeniden kazanmak için fırsatı lehine çevirmeye başladı. “Meclisin” hazırladığı bildiriye dört partinin imza atmasıyla birlikte isteğine kavuşmuş oldu.
"Darbe tiyatrosu"nu dış kamuoyuna karşı kullanırken, diğer yandan iç kamuoyunu da alanlara reisin çağrısıyla birlikte AKP, MHP tabanı ve FETÖ dışındaki cemaat örgütlerini de davet ederek alanlara topladılar.
Alanlarda ulaşım bedava, döner dürümü, çorba bedava, içecekler bedava, panayır gibi demokrasi nöbeti yapılıyordu. Reisin eli güçleniyordu. Osmanlı Ocakları’na, AKP gençlik örgütüne arabalarına benzin bedava AK Gençlik kartı ile her şey bedava dağıtılıyordu.
Alanlarda faşist, ırkçı, şoven sloganlarla beraber salâlarla alana gelen cemaatlerin zikirleri kitleleri motive etmek için bol, bol dualar okunuyor, sözde demokrasi adına AKP’yi, reisi koruyorlardı.
Yüzlerce içlerinde askerlerinde olduğu insan hayatını kaybederken, linçle askerlerin boğazını kesen IŞİD ve El Nusralı “Cihatçılar”a gün doğmuş oldu.
Sivil darbe hükümeti AKP’ye ve reise askerî darbenin parsasını toplamaya gelmişti. 14 yıldır AKP hükümeti için torba yasa çıkarmak için zor bir şey değildi, çoğunluk partisi olduğu için kolayca çıkarıyorlardı.
Daha önce muhalefet ne kadar karşı çıkarsa çıksın kimsenin ruhu duymadan, çoğunluk gücüne dayanarak torba yasalarını çıkarıyordu. Askerî darbe ile birlikte OHAL ile işler daha da rayına oturmuş oldu.
Önceden hazırladıkları ordu içerisinde FETÖ örgütü diyerek ne kadar general ve üst rütbeli subay varsa FETÖ örgütüne bağlı diye 13 bin üzerinde insanı tutukladılar. Kamuda bir çırpıda 100 bine ulaşan kamu çalışanı FETÖ örgütüne bağlı diyerek görevden alındı, bir kısmı tutuklandı. Kimisini kapı dışarı koydular.
Askerî darbe ardından sivil darbe diktatörlüğü hâkim kılınmış oldu. Böylece istediği ne kadar kanun, yasa varsa OHAL bahane edilerek ne kadar güvenlikçi ve faşist yasa varsa çıkardılar. AKP sivil darbe hükümetinin ve reisin elini bir kez daha güçlendirmiş oldu. Artık muhalefetin sesini kolayca OHAL yasası ile önlemiş oldular.
Askerî Darbe öncesi ve sonrası HDP her daim meclis dışına atılmak istenmiştir. HDP Türkiye coğrafyası içinde yaşayan emekçilerin, ezilen, sömürülen, Kürd, Alevi, Ermeni, Rum, Çerkez, Laz, Ezidi, Keldani, Süryani, Hristiyan, Yahudi tüm inançların sesi olmayı hedefleyen bir partidir. Böyle çoğulcu demokrasi partisi olması diğer sistemin partilerin işine gelmiyordu.
CHP ulusal militer devletin ilk kurulan partisi olması itibarıyla her zaman militer devletin bekasını korumak için şiarı tek devlet, tek dil, tek bayrak, tek millet olmuştur. Her zaman Kürdlerin varlığını inkâr ve imha etmeyi ideolojik ve teorik olarak benimsemiş bir partidir.
MHP ise, milliyetçi, faşist, ırkçı, şoven bir parti olması ile Alevi ve devrimci, demokratları öldüren, katleden partidir. Maraş Katliamı’nda, Malatya Olayları’nda, Çorum Olayları’nda, Sivas Madımak’ta ozanları, Aydınları yakan, kanla beslenen sosyalist ve demokratlara, Kürdlere, Alevilere karşı kurulmuş kafatasçı, faşist bir partidir.
AKP ise, Fazilet Partisi’nden ayrılan ekip eliyle, ABD emperyalizmi tarafından kurulmuştur. ABD emperyalizminin Ilımlı İslam partisi olarak Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için hazırlanmıştır.
İktidar olurken, Nâzım’dan şiirler okuyan sözde askerî vesayete karşı olan, “demokrasi” sözcüğünü ağızlarından düşürmeyen, mağdur edebiyatı yapan AKP bu amaç doğrultusunda kuruldu.
İktidar olduktan sonra devletin bekasına sadık kalmaya devam etti. İşçi ve emekçi sınıfları hiçe saydı, hızla devlet kurumlarını ele geçirdi, ortakları FETÖ ile birlikte İmam Hatip mezunları, Kuran kursları, başörtüsü edebiyatı üzerine kurulu bir siyaset yürüttü.
Medreselere önem vererek ülkeyi gericileştiren eğitimi İslamcı bir yapı içine soktular. Kendi yandaşlarını kadrolaştıran bir parti oldu. Yanardöner, bir gün söylediğini, ertesi gün inkâr eden bir parti olarak bugünlere geldi.
Kürd sorunu konusunda diğerleri gibi imha ve inkârdan başka bir şey düşünmeyen, kendinden olmayan herkese karşı bir yapısı vardır.
14 yıldır ülkenin satmadık bir karış toprağını bırakmayan, ülke halklarını soyup soğana çeviren, hırsızlar çetesi bir partidir. Kanun, yasa, anayasa tanımayan, her şeyi kendine bağlayan reis “tek bayrak, tek millet, tek dil, tek devlet” diyen ırkçı, faşist, diktatöre bağlı bir partidir!
7 Haziran 2015 seçimleri ile birlikte AKP, CHP, MHP ittifak yapmışlardır. Seçimlerde HDP’nin %13,1 oy alarak parlamentoya girmesi karşısında Milliyetçi Cephe ittifakını gerçekleşmiştir. HDP’ye ve Kürdlere karşı topyekûn savaş ilan ederek, aylarca sokağa çıkma yasakları ile Kürd halkını ve demokrasi güçlerine karşı çökertme politikası uygulamışlardır.
7 Haziran seçimlerini meşru saymayarak, parlamentoyu tatil ederek çalıştırmamışlardır. Kasım erken seçimlerinde ise, HDP’yi baraj altında bırakarak parlamento dışına atmak istediler. Kanunsuz ve hukuksuz olarak her türlü hileye rağmen HDP yine barajı aşarak meclisin üçüncü parti olmasını başarmıştır.
Bu defa HDP’li ve DTP’li seçilmişlere karşı iftira kampanyası ve linç kampanyaları baskı yaparak DTP’li eşbaşkanları tutuklarken HDP vekillerin de dokunulmazlığını kaldırmak için CHP ile ittifak yaparak dokunulmazlık yasasının geçmesini sağlamışlardır.
Kürdistan şehirleri ve ilçeleri, mahallelerini topla, tankla, uçaklarla bombalayarak yakılıp, yıkılırken, bodrumda toplu katliamlar yapmışlardır. Tüm bunlar 7 Haziran seçimlerinden sonra 15 Temmuz darbe akşamına kadar devam etmiş ve halen de sokağa çıkma yasakları sürmektedir.
Bugün bu konsept 7 Haziran seçimleriyle birlikte kurulup askerî darbe senaryosuyla perçinleşmiştir. Askerî darbe sonrası reis elini güçlendirerek iç ve dış kamuoyuna muhalefetle birlikte hareket ettiğinin resmini sunmaktadır. Meclisin üçüncü partisini yok sayarak milliyetçi cephe ittifakı ile HDP’ye ve Kürdlere, demokrasi güçlerine karşı topyekûn savaşın devam edeceğinin işaretlerini vermektedirler.
OHAL yasası çerçevesinde devrimci, sosyalist, demokrat, aydın, sanatçılara karşı cadı avı sürecektir. Reise ve AKP faşist hükümetine karşı muhalefetin sesini yok etmeye çalışacaklardır.
Kürdistan’da ve batı metropollerinde her gün gözaltıların, tutuklamaların ardı arkası kesilmemektedir. Tüm bunlar yapılırken, CHP’nin tabanındaki, Kürd, Alevi, ilerici, demokrat kesimlerin duyarlı olması gerekir, bu ateşin bir gün kendilerini de yakacağını düşünmelidir.
CHP’nin ve merkez yönetiminin oynadığı oyunu bozmalıdırlar, AKP faşist hükümetinin ve reisin ittifakının CHP tabanına hiçbir yararı yoktur ve olmayacaktır. Reisin faşist diktatörlüğüne, başkanlık sistemine geçiş hızlanacak, gelecek çok karanlık olacaktır.
Devrimci Demokrasi Cephesi’ne büyük görevler düşmektedir; ülkedeki, tehlike geçici değildir. Milliyetçi Cephe ortaklığını bozmak için, demokrasi ve toplumsal mücadeleyi yaşamın her alanında emekçi kitlelerin, demokrasi güçlerinin duyarlı hale getirilmesi gerekmektedir.
Yenikapı’da yapılan miting, Milliyetçi Cephe’nin faşist diktatörlüğe geçişin resmidir. Türkiye halkları devrimci Demokrasi Cephesi ile faşizmi tarihe gömecek ve Demokrasi Cephesi Kazanacaktır.
Mehmet Özcan
7 Ağustos 2016

0 Yorum: