01 Ağustos 2009

,

Küçük Asya Seferi ve Yunanlı Sosyalistler


Küçük Asya Seferi ve Yunanlı Sosyalistler


Yunanistan Sosyalist Emek Partisi (YSEP) 16 Eylül 1920 tarihli olağanüstü kongresinde, Kasım’da yapılacak olan seçimlere savaş karşıtı sloganlarla girmeye karar verdi. Bu kampanyada ilk defa orak-çekiçli amblemi kullanacaklardı. Somut savaş karşıtı eylemlilikten ise kazanmaya en yakın oldukları aşamada, Küçük Asya Seferi sırasında söz edilecekti. Yunan halkı, son sekiz yıldır süren savaşlardan yorulmuştu. Venizelosçuluğun zafer çığlıklarına rağmen, bu savaş girişimlerinin bir çıkmaz yol olduğunu anlıyordu.

Mutsuzluk, açlık ve Yunan halkının başına gelen felâketler her geçen gün artıyordu. Cepheye çağrılan binlerce genç dağlara kaçtı. Bu gençler savaşmak istemiyorlardı. Dağlarda binlerce jandarma aylarca onları kovalayıp durdu.

YSEP, Küçük Asya Seferi’nin başında büyük bir savaş karşıtı kampanya başlatmıştı. Küçük bir güce sahip olmasına rağmen parti, yayınladığı bildiriler ve yürüttüğü faaliyet ile işçiler, köylüler ve bütün hoşnutsuzlar arasında büyük bir etki yarattı. Kasım seçimlerinden önce sosyalistler, Belediye Tiyatrosu Meydanı’nda gösteri düzenlemek için çağrı yaptılar. Elli binden fazla insanın katıldığı mitingde savaş karşıtı sloganlarla EOLAS sokağından Sintagma’ya (meclise) kadar yürüdüler. O zaman nüfusu iki yüz bin olan başkent için bu, muazzam bir kalabalıktı.

YSEP’in birçok üye ve taraftarı, savaş karşıtı eylemleri sebebiyle gözaltına alınmış ve haklarında dava açılmıştı. Savaş gerekçe gösterilerek, 28 Haziran 1920’den sonra savaş karşıtı yayınlar sansür tarafından engellendi. Venizelos Hareketi, 1 Kasım 1920 seçimlerinden yenilgiyle çıkınca hükümet istifa etti. Savaşı sona erdirecekleri vaatleri ile seçimleri kazanan kralcılar, yeni hükümeti kurma görevini üstlendiler. Söylediklerinin tam tersi bir politikayı yürürlüğe koyan kralcılar, süreç içerisinde yaşam koşulları kötüleşen çoğunluğun aleyhine olan savaş politikasını, kapsamını genişletmek suretiyle, sürdürdüler.

Yeni süreçte YSEP, ne yayınladığı bildirilere ne de düzenlediği gösterilere herhangi bir sınırlama getirdi. Genç askerler, üye ve taraftarlar bulundukları bölgelerde ekipler oluşturuyorlardı. Taburlar ve daha büyük birimlerin bağlantıları ile bölüklere doğru savaş karşıtı eylemlerini sürdürüyorlardı. Örgüt, deniz kuvvetlerinde de yayılıyor, her gemi ve deniz üssünde partinin hücreleri faaliyet yürütüyordu. Cephe ile doğrudan bağlantı sağladığı için bu hücrelere özel bir önem atfediliyordu. Bu hücreler, Pire ve Selanik’ten İzmir ve diğer bölgelere İşçinin Sesi ve İşçi Mücadelesi gazetelerini taşıdılar.

Cephedeki hücrelere bildiri, broşür ve diğer basılı malzemeler deniz kuvvetleri gemileriyle ulaşıyordu. Savaş karşıtı örgütlenmede yaklaşık olarak 200 kadar asker ve astsubay örgütlenmişti. Liderleri Selanik’ten D. Yomaganis’ti. Örgüt hücresi, Mihaili İkonomu, Miltiyadi Zaferiyadi ve Niko Banano’dan oluşuyordu. Askere alınıp Küçük Asya’ya geldikleri zaman onlarla Pantelis, Pulyapulos, Monastriyadis ve Nikolis bağlantı kurdu. Bunlar, cephe örgütünün merkez grubunu oluşturdular. Savaş karşıtı bir gazete olan Kızıl Muhafız’ı çıkardılar. Bazıları yakalanıp 3-4 aylık hapis cezaları aldılar ve cepheye sürüldüler. YSEP yayını Rizozpastiste o günlerde şunları söylüyordu:

“Bugünkü sistemi iyi görmeliyiz. Bu toplumsal sistemin bizi savurup attığı uçurumu fark etmemiz için gözlerimizi açmadıkça, savaş, kesintisiz olarak zenginlerin kasalarını alın terimizle ve kanımızla doldurmak için halkımızı kitlesel olarak mutsuzluğa ve ölüme sevk edecek.”

1922 Yaz’ında, bozgundan biraz önce, aralarında Polopulos’ta olan 25 asker savaş karşıtı, eylemliliklerinden dolayı tutuklanıp, “vatana ihanet” suçlamasıyla askerî mahkemeye sevk edildi. Ama kısa bir zaman içinde cephenin kırılması ve ardından çok hızlı çözülmesinden dolayı bu askerler, ordudan arta kalanlarla birlikte, İzmir Cezaevi’nden Atina’ya getirildiler.

Bu esnada Yunanistan’da savaş karşıtı gösteriler ve grevler sayıca artış eğilimi içine girmişti. Savaş karşıtı taleplerle gündelik talep arasında bağ kuran işçi eylemleri gerçekleştirildi: 1921’de Bolos’ta büyük bir işçi hareketi açığa çıktı, ancak 15 Şubat 1920’de liderliğin Tüm İşçiler Birliği’nde yaptığı iki günlük toplantının ardından, hareket tam zirvesindeyken, bastırıldı. 1921 1 Mayıs’ında Selanik’te büyük bir gösteri düzenlendi ve greve çıkıldı. Küçük Asya’ya giden bir alay ayaklandı ve göstericilere katıldı.

1921 Kasım’ında Elektrik İşçileri Federasyonu çalışanları greve çıktılar. Ekonomik talepler yanında savaş karşıtı talepler de dile getirildi. Mecliste başbakan bu konu üzerine konuşma yaparken elektrikler kesildi ve tartışmalar durduruldu. Ekonomik durumun giderek daha da kötüleştiği takip eden dönemde, 21 Şubat 1921’de demiryolları işçileri greve gitti. 1920’den itibaren ekmek fiyatı bir yılda üç kez arttı. Fiyat endeksleri %30-50 yükseldi.

Cephe gerisinde 90.000 civarında asker ve yoklama kaçağı vardı. Bunların büyük bir bölümü, parti tarafından silâhlı gruplar hâlinde, dağlarda tutuluyordu. Yerel jandarma güçleri onları yakalamakta zorlandıkça, hükümet, cepheye göndereceği birliklerden ek takviye ayırmak zorunda kalıyordu. Yani aslında demiryolu işçileri, tüm işçi sınıfının ve halkın öfkesini dile döküyorlardı.

Grevler genel bir başarı ile sonuçlandı. Hükümetin tavizler vermesine rağmen yıkım savaşı sürdüren hükümete karşı gösteri yapıldı. Grevin dördüncü günü Pire Belediye Tiyatrosu’nda 2.500 demiryolu işçisi biraraya geldi. Hükümet, askerî güçlerini gönderip birçok grevciyi tutukluyor ve doğrudan cepheye gönderiyordu. Gönderildikleri yerlerde bu işçilerin çoğu, ordu içindeki savaş karşıtı harekete dâhil oluyordu.

Sonuçta çeşitli engellemelere maruz kalmasına karşın tecrit edilemeyen YSEP (YKP) ciddî bir savaş karşıtı harekete öncülük etti. Parti, büyük bir desteğe sahipti. Bunun nedeni, yaşadığı deneyimler üzerinden Yunan halkının savaş politikalarının ülkeyi çıkmaza sürüklediğini çok iyi bilmesiydi. Savaş yıkım getirecekti ve gerçekten de olan, yıkımdan başka bir şey değildi. Üstelik, ister yenilgi ister zafer getirsin, yıkımla bitmeyen hiçbir savaş yoktu.

Dimitris Libyeratos

0 Yorum: